salt kahve içmek eyleminin kendisi baz alındığında sıradanmış gibi gözüken ama derinliğinde sıradanlığını aşan durum. şöyle ki, öncelikle, kahvenin yalnızca bir içecek olmadığını söyleyebiliriz. kahve, bizim gündelik toplumsal etkinliklerimizin bir parçası olarak simgesel bir değer taşır. kahve içmekte olan iki insan muhtemelen gerçekte ne içtiklerinden çok bir araya gelmek ve konuşmakla ilgileneceklerdir. tüm toplumlarda yeme-içme, aslında toplumsal etkileşim ve törenlerin gerçekleştirilmesi için ortamlar yaratmaktadır. bunlar da sosyolojik inceleme için zengin bir konu ortaya çıkarmaktadır.
ikincisi, beyin üzerinde uyarıcı bir etkisi olan kafein içeren kahve, keyif verici bir maddedir. batı kültüründe, kahve tiryakileri birçok insan tarafından uyarıcı kullananlar diye görülmezler. alkol gibi kahve de toplumun kabul ettiği bir uyarıcı iken, örneğin marihuana böyle kabul gören bir madde değildir. yine de, marihuana ve hatta kokain tüketimini hoş gören, ancak hem kahve hem alkole soğuk bakan toplumlar da vardır. sosyologlar nice böyle karşıtlıklar olduğuyla ilgilenirler.
üçüncüsü, bir fincan kahve içen bir insan, dünyanın bütününe yayılan karmaşık bir toplumsal ve ekonomik ilişkiler kümesi içerisinde yer almaktadır. kahvenin, üretimi, taşınması ve dağılımı, kahveyi içen binlerce kilometre uzaklıktaki insanlar arasında sürekli etkileşimi mecbur kılar. böyle küresel etkileşimlerin incelenmesi; yaşamlarımızın pek çok yönünün artık dünya üzerindeki toplumsal etkenler ve iletişimler tarafından etkilenmesi yüzünden, sosyolojinin önemli bir ödevidir.
son olarak, bir fincan kahveyi yudumlamak, bütün bir geçmiş toplumsal ve ekonomik gelişme süreçlerini varsayar. kahvenin, ortaçağlara kadar geri gitmesine karşın kitlesel olarak tüketimi, yaklaşık yüzelli yıl kadar önce, batının sömürgeci yayılma döneminde başlamaktadır. batı ülkelerinde bizim içtiğimiz kahvenin neredeyse hepsi, avrupalılar tarafından sömürgeleşmiş bölgelerden gelmektedir.
kahve sosyolojisi
kahve sosyolojisinden ziyade sosyolojinin kahveyi bahane etmesidir. anthony giddens'ın da konu üzerine söyledikleri vardır.