hakan akdoğan`ın 1998 yılında yunus nadi roman ödülü`nü almış romanının adıdır. bu roman 120 sayfadır.
kitabın kurgusu
necati ve beril çocukluk arkadaşıdır. ve birbirlerini sevmektedirler. çocukluk zamanlarında dışarıda oynarlarken beril necati`den bir elma ağacından elma koparmasını ister. necati ağaca tırmanır elmayı koparamadan düşer ve ayakları kırılır. necati artık hayatını tekerlekli sandalyede geçirmek zorundadır. ama kesinlikle berile olan aşkını bitirememektedir. beril ise kötürüm kalan necati`yi terk eder ve nevtan`la birlikte yaşamaya başlar. fakat sık olmasa da ara sıra beril necati`yi ziyaret eder. necati`nin kendi elleriyle yaptığı hediyeyi alır. necati evden dışarı hiç çıkmamaktadır. berile vereceği hediye her zaman bir öncekinden mükemmel olmalıdır. cama konan kelebekleri kaçırmadan yakalayarak kurutur ve berile hediye eder. bir keresinde ise kartonları ezerek ona güzel bir koltuk yapar. berilde hediyesini alır ve necati`nin yanında fazla durmadan gider.
necati gene bir gün berili bekler. beril`e vereceği hediye sadece bir öyküdür. beril gelir ve necati hemen hediyesini vermeye başlar. öykü osmanlı imparatorluğu`nun son döneminde yaşanan bir olaydır. resim çizmeyi çok seven ressam halil evden dışarı çıkmadan resim çizmektedir. halil`in babası sadi bey ise padişahın en yakın arkadaşıdır. padişah osmanlı devletinin halep`le olan sorunu için bir heyet kurar ve halep`e yollar. tabi bu heyetin içinde sadi bey de girer. sadi bey halep`te hediye edilen kahveyi çok beğenir ve çok miktarda satın alarak osmanlı`da satmaya başlar. bu nedenle kahvehaneler açılır. kısa sürede sadi bey inanılmaz bir servet sahibi olur. daha sonra yoğun işlerden sıkılıp yurt dışına tatile gitmeye karar verir. ve fransa`ya gider. fransa`da daha ilk gecede birlikte olduğu kadından bir miktar tütün alır ve çok hoşuna gider. ertesi gün kadınla beraber tütünün satıldığı yere giderek tütünün bağımlılık yaptığını ve de nereden geldiğini öğrenir.bağımlılık yaptığını öğrenince istanbul`da yaratabileceği binlerce bağımlıyı düşünür. fransa limanına yanaşan amerika gemilerinden alabildiği kadar tütün alır. tatilini yarıda keserek istanbul`a döner. ve padişaha birkaç balya tütün vererek elindekiler satma izni alır. kısa süre sonra tütünün yetişebileceği iklim şartlarına göre bir köy satın alır ve burada tütünü yetiştirmeye başlar. bu arada istanbul`da kahve ile tütün mükemmel bir ikili oluşturmuş ve kahvehanelerden sık sık yangınlar çıkmaya başlamıştır. padişah en sonunda sinirlenip tütünü yayanların kellelerini uçurtur sadi beyi ise bir kereliğine affeder. daha sonra bir köyde kaçak tütün yetiştirildiğini öğrenir ve o köy sahibinin boynunun vurulmasını emreder. köy sahibinin sadi bey olduğunu ancak vücudundan ayrılmış kafasını görünce anlar. halil babasının öldüğünü öğrenir. fakat o kadar üzülmez. annesi halil`e istanbul`u terk etmeleri için yalvarır fakat halil bunu istemez. bunun üzerine kadın taşradaki akrabalarının yanına gider ve artık halil evde yalnızdır. halil zamanının çoğunu resim yapmakla geçirir. ama hayvan ve insan çizmek yasaktır. halil evde kim görecek bu resimleri düşüncesiyle insan ve hayvan resimleri çizmeye başlar. halil`in tek dostu olan ermeni ante şarap satın aldığı meyhanecidir. her şeyini ante`yle paylaşır. ante aslında gayrimüslimdir. osmanlıda yaşadığı için belli bir cizye ve vergi vermek zorundadır. bu cizyeyi ödemediği için bir gün müslüman olmak zorunda kalır. sünnet edilir ve padişahın emriyle askerliğe alınır. askerlikte osmanlı adına çok şey yaparak osmanlı devletinde sevilir ve sayılır. ahmet paşanın kızı mihriban`la evlenmek ister. ahmet paşada bundan gurur duyacağını söyler. ante evlenemeden hastalanır. hastalığı vücudunda oluşan yaralardır. ve insan içine çıkamamaktadır. meyhanesinin mahzeninde yaşamaktadır. meyhanede çalışan abid efendi ve tek dostu olan halil`den başkasını görmemektedir. artık mihriban`la ancak mektuplaşarak haberleşebilmektedir. mektupları ise halil boya aldığı dükkana bırakır. oradan da mihriban`ların evindeki yardımcı kız alıp mihriban`a ulaştırır. halil artık insan ve hayvan figürü çizmekten de sıkılmış çıplak kadın resimleri çizmeye çalışmış fakat hayatında hiç çıplak bir kadın görmediği için çizememiştir. bunun üzerine aklına parlak bir fikir gelir. kadınlar hamamının çatısına çıkarak oradan bir delik açmaya başlar. deliği açana kadar padişahın babasına verdiği çok değerli bir kılıcı hurdaya çıkarır. delikten kadınları gözetler eve gidince ise gördüklerini mahzeninde çizer. ve bir gün gene hamamı dikizlerken kalp atışları hızlanır , aradığı kadını bulur. yüzünü iyice ezberler .ve koşarak oradan ayrılır. bir gün gene antenin mektubunu boyacı dükkanına götürdüğünde orada aradığı kadını görür. dükkandan çıkınca kadını takip etmeye başlar. ve komşuları olduğunu ancak kendi evini görünce anlar. bu kadının çocukluk arkadaşı peride olduğunu öğrenir. birkaç gün sonra halil gene resim çizerken camdan peride`nin evden çıktığını görür. aldığı alkolün etkisiyle evinin kapısını açar ve peride tam kapının önünden geçerken onu içeriye çekip bayıltır. hemen mahzene indirip soyar ve ellerini bağlar. resmini çok acele bir şekilde çizmeye başlar. resmi bitirir, vernikler ve hemen ante`ye göstermek için koşarak evden çıkar. ante mihriban`ın evine kaldığı mahzenden bir tünel kazmaya başlar. bu arada peride`nin ailesi peride`yi merak eder ve tüm köy halkını ayaklandırarak peride`yi aramaya başlarlar. halil`in evinde peride`yi o halde bulan köylüler peride`yi ve halil`in binlerce tablosunu kapının önünde ateşe verirler. halil resmi antenin mahzenine koyarak hemen eve doğru koşmaya başlar. evin önünden yükselen dumanları ve kalabalığı görünce korkar ve geri kaçmayı düşünür fakat ateşin içindeki peride`yi kurtarmak için koşarak ateşin içine atlar eli yüzü tüm vücudu yanar fakat peride`yi kurtaramaz. artık ermeni ante`yle aynı kaderi paylaşır. ikisinin de yüzünde yaralar vardır. halil geceleri dışarıda kimse yokken ante`nin yanına gider ve tünel kazmasına yardımcı olur.tüneli kısa sürede bitirirler. tünelin bir ucu mihriban`ın evinin yakınındaki mezarlıktan çıkmaktadır. ermeni ante yazdığı mektuplarla mihriban`ın tünele girmesini ister. fakat mihriban`ın babası her şeyi yardımcı kıza yüklü miktarda para vererek öğrenir. ve mihriban tünele girer girmez, adamlarına tünelin ağzını taşlarla doldurmalarını emreder. bu sırada halil mezarlık çıkışını taşlarla doldurduklarını görür ve hemen mahzendeki çıkışa tuğla örer. tünel içinde kalan ante`yle mihriban hemen mahzene doğru emeklerler ama oranında kapalı olduğunu görünce bağıra bağıra orda can verirler. halil ise ördüğü tuğlanın önünde alkol komasına girerek ölür.
ve necati`nin beril`e anlattığı öykü biter.beril peki halil dostuna niye böyle bir şey yaptığını sorar. cevap halil eğer onların oradan çıkmalarına izin verseydi yalnız kalacaktı bu yüzden böyle bir şey yaptı diyerek sözünü bitirir. beril kalkar gider. bu hediye ona çok ilginç gelmiştir. nevtan bu arada eski yıkık dökük bir yer almış buradan çıkaracağı antikalarla dükkan açmayı düşünüyordur. satın aldığı bu yer necati`nin beril`e anlattığı öyküde geçen ressam halil`in evidir. necati bu öyküyü aslında nevtan`ı kendine çekebilmek için beril`e anlatmıştır. beril akşam nevtan`a bu öyküyü anlatır. nevtan oldukça kıskançtır ve beril`e necati`ye gittiği için her zamanki gibi kızar. beril evi terk eder ve necatinin yanına gider. nevtan bir kaç gün berilden haber alamaz. ve merak ederek necati`ye gider. berili sorar necati beril`in nerede olduğunu bilmediğini söyler. necati aslında berilin ellerini ayaklarını bağlayarak üst katta bir odaya kapatmıştır. necati`nin psikolojisi bozuktur iyice çıldırmış durumdadır. nevtan`ı öldürmek ister sonra onun bir suçu olmadığını düşünerek onu öldürmez. nevtan necati`nin beril`e anlattığı öyküyü yarım yamalak bilmektedir. ve tamamını öğrenmek ister. necati öğrenmek istediği her şeyi anlatarak ona nü peride`yi yani halil`in çizdiği tabloyu gösterir. nevtan şaşkınlığını gizleyemeyerek onu nereden bulduğunu sorar. necati de dedesinin ona bu öyküyü anlatıp bu tabloyu verdiğini söyler. ve nevtan evden ayrılır. necati ise berilin yanına çıkarak ona işkence yapmaya başlar. önce saçlarını kazır ,vücuduna mum damlatır. sonra eline geçen sopayla bacaklarını kırar. öldürünceye kadar vurur. fakat berili öldürmeyi başaramaz. beril ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkum kalır. necati ise bir akıl hastanesine kapatılır.
`adımlarıma yön vermeliydi aşk, düşüncelerime biçim. kalçalarını davet edercesine sallayan bir orospunun rahatlığı olmalıydı benim aşklarımda, aynı zamanda uzun yoldan gelmiş bir yabancının ürkekliği. başkalarına muhtaç bir bebeğin yüzündeki saflığın yanında yılların tecrübesini alnındaki kırışıklara sıkıştırmış bir ihtiyarın olgunluğu olmalıydı. ortası olmamalıydı benim yaşadığım aşkın.` kanatan tutkuların, yürek yakan acıların, aykırı aşkların romanı nü peride. aynı kentin, aynı mekanlarında, şimdinin can yakan gerçekleri ile tarihin gizemli olayları arasında karşı konulamayan bir yolculuğa davet. anılarını koynuna birer akrep gibi iliştirip her gece, kendi kendine sokmaya yakan sakat bir adamın, sevdiği kadına anlattığı garip öykünün dehlizlerindeki koyu yalnızlığa katılış, `nü` çizmek için ölüme gebe bir heyecanla peride`yi mahzenine kapatan osmanlı ressamın amacına ortaklık. aşka yelteniş en önemlisi, gerçek aşka uzanış.