her dinden ve milletten, herkesin, `dünyadaki herkes benim inancımdan olsun.` ve `dünyadaki herkes benim ırkımın itaatine girsin.` dediği bir dünyada, savaşların asla bitmeyeceğine ve barışın da asla sağlanamayacağına dair olan bir konu başlığıdır.
esasen, dünya tarihinin geneline baktığımızda, dünya üzerinde yaşanan savaşların büyük çoğunluğunun, toplumların yüzünden değil de, kar ve çıkar peşinde koşan yöneticiler, yani egemenler yüzünden çıktığını görürüz.
her egemen, yönettiği topraklar üzerinde otoritesini pekiştirmek ister ve otoritesini pekiştirirken de, birtakım doktrinler inşa eder. inşa edilen doktrinler kutsallaştırılır, kutsallara uymayanlar hain ilan edilir.
devletleri ayakta tutan doktrinler, toplumun yararını gözetmekten ziyade, egemenlerin doktrini dışında kalan inançlara ve uluslara karşı düşmanlık gütmek üzerinden beslenir.
farklı inançlara ve milletlere düşman olmayı esas alan doktrinler, kaçınılmaz olarak, toplumsal paranoyayı ve insanlığın geneli üzerine yayılan bir kutuplaşmayı da beraberinde getirir.
bir yunan`a sorsanız, türk, müslüman ve ötesinde türk olduğu için düşmandır.
bir türk`e sorsanız, yunan, hristiyan ve ötesinde yunan olduğu için düşmandır.
peki, çiftçi bir yunan`ın, çiftçi bir türk`e zararı var mıdır?
basitçe yoktur. yan yana getirseniz pek ala anlaşabilirler. çünkü onların derdi, basitçe ekmektir. ama bu böyle olmaz, birileri mutlaka araya girer, birileri mutlaka bu uyumlu tabloyu kendi menfaatleri doğrultusunda sulandırır. sonra da `durun siz kardeşsiniz.` diyen kimseler bölücü olur.
dünya tarihinden bu yana yaşanan savaşlar, sıradan insanların savaşı mıdır?
elbette değildir.
bütün savaşlar; sıradan insanlarıın ırklara ve inançlara bölünmüşlüklerini kendi çıkarları doğrultusunda kaşıyan, işkembelerinden salladıkları doktrinlelerle insanları birbirilerine düşman eden egemenlerin savaşlarıdır.
bu tablo varoldukça, tabi ki `sıradan olan herkes` en büyük ırk benim ırkım diyecektir. bu tablo varoldukça, tabi ki `sıradan olan herkes`, bir başkasının kendi inancına inanmasını isteyecek ve bunun için saf duygularla misyonerlik çabalarına girişecek, farkında olmadan para babası olan egemenlerin kültür taşıyıcıları olacaklardır.
aslında, tüm bunların arka planında, bin yıllardır hüküm süren egemenlerin kar güdüsünden başka bir şey yoktur.
böyle olmasaydı, bu bölünmelerin altını kaşıyan dini grupların zengin olmaması, yani bu işlerden hiç para kazanmamış olmaları gerekirdi.
ki zaten, böyle ayrımların peşinde olmayan, gerçekten birleştirici ve evrensel düşünen kimseler de, son derece maddiyatsız kimselerdir. zira, can yücel`in mal varlığını hepimiz biliyoruz...
özetle, bin yıllardır ektiğimizi biçiyoruz, başkasını değil.