resim, psiko-pedagojik açıdan çocuğu bize tanıtmaya yarayan bir ölçüt olduğu gibi, onun zeka, kişilik, yakın çevre özellikleri ile iç dünyasını yansıtan bir ifade aracı olarak da büyük önem taşır; bu açıdan önemli bir iletişim aracıdır.
belirli bir kas olgunluğuna eriştikten sonra her çocuk, kağıt üzerinde bir takım çizgi ve figür denemelerinde bulunur. bireysel zeka ve kişilik faktörlerinin yanı sıra, çocuğun çevre ile olan etkileşimi ve günlük deneyimleri bir çocuğun çizgisini başka bir çocuğun çizgisinden farklı kılan başlıca etmenlerdir.
çizme, boyama, inşa etme gibi etkinlikler karmaşık süreçlerden oluşur. çocuk bu çabaları sırasında çeşitli ögeleri birleştirerek anlamlı bir bütün oluşturur, böylelikle deneğim kazanır. seçme, yorumlama ve yenileme, bu etkinliklerde dikkati çeken bileşenlerdir. resim faaliyeti sırasında birey, konu seçimi ve yorumlamasıyla bize salt bir resim örneği vermemekte, resimden öte bilgilerde sunmaktadır. çocuk bize resmiyle adeta kendisinin bir parçasını yansıtmakta, olaylar hakkındaki duygu, düşünce ve görüş biçimlerini dile getirmektedir. çocuk için resim, dinamik bir faaliyet örneği ve yalın bir anlatım artacıdır. genelde sanat faaliyetleri, özelde resim açısından hiçbir zaman iki çocuk birbirine benzemez. her biri büyüme, anlayış ve algılama açısından farklılık gösterir ve çevresini farklı olarak yorumlar.bu nedenle türlü sanat faaliyetlerinde defarklılıklara rastlanır.
çocuk dinamik bir olgudur. sanat onda bir `düşünme dili` şeklinde yansır. çocuk dünyayı kendi algıladığı biçimde görür ve bunu kendi ifadeleri içinde yansıtmaya çalışır.
çocuklar yaratıcı çalışma için özel bir uyarıma gereksinim duymazlar. her çocuk her hangi bir engelleme olmaksızın, kendisinde var olanderin yaratıcılık dürtülerini kullanabilir.
sebahattin eyüboğlu (1962), `çocuğun sözlerinde ve çizgilerinde dünya ile bir uyuşma çabası aranabilir ancak,bir sanat kaygısı değildir` demektedir. eyüboğlu`na göre , her çocuk anlamsız sesler, amaçsız eğriler, doğru çizgilerle başlar içini dökmeye. sonra bunlar işaret olmaya, birer sembol değeri kazanmaya başlarlar. bu semboller tazeliklerini yitirip, birer şema haline gelmedikleri sürece, çocuk düşünce ve duygularının özgür bir belirtisi sayılabilir. yani çocuk resim yoluyla dünyayı bize, kendi açısından ve en kestirme yoldan, özensiz ve yalın bir anlayışla verir.
haluk yavuzer `resimleriyle çocuk` adlı kitabından alınmıştır (6. basım1997-say.12)