insanın doğallığından ne kadar da uzaklaştığını belgeleyen yürüyüş şekilleridir.
ister modernizm eleştirisi, ister kapitalizm eleştirisi olarak kabul edilsin, şehir yaşamının insanlarda oluşturduğu birbirinden ilginç yürüme şekillerine karşı yapılan bir tespittir bu.
bir ara `cat walk` diye bir şey çıktı anımsarsınız. neymiş efendim, mısır`daki tanrıçalar kısa ve dik adımlar atıyormuş. ulan, bir memleketin hatun ırkı böyle mi yürür ya. seri ve kısacık adımlar... acelen varsa geniş adım at kardeşim; ama olmaz. niye? çünkü kült böyle. peki.
bunu da geçtim. bugün öğrenim görülen fakültelerde, hizmetlileri ve öğretim görevlileri de dahil olmak üzere -siz deyin- ortalama 1000`e yakın insan barınmakta. ya bu ne demek biliyor musunuz? 5 adet büyük ölçekli köy nüfusu demek. hem de sadece 3 4 katlı bir binada...
ya... bir yürümeye kalkıyorsun; yok onun omzuna çarptım, vay onun elindeki çayı döktüm, oy pardon, ay pardon; böyle garip bir oryantal yapar gibi. insan yürümeyi dahi unutuyor bu hengamede.
bitmedi. sonrasında da toplu taşıma araçlarının ya da kalabalık caddelerin eziyeti var. yok yolun kenarından, yok yolun sağından, yok yolun ortasından derken insan bu düzenek içerisinden kaçınılmaz olarak atomize ve asosyal bir kimliğe bürünüp çıkıyor farkında olmadan... bazen düşünüyorum da, hele bir köye gidip ay pardon oy pardon desek; sopa ile kovalarlar mı kovalamazlar mı diye.