yazının ortaya çıkışı

benden yazar olmaz
yazıya olan gereksinim ile birlikte yaşanan süreç.

ilkel yapılarda nüfusun artışıyla fiziksel ihtiyaçlar ve dolayısıyla yaşam gereklerini sağlamak için çevrenin kontrolü ihtiyacı da arttı. bu ihtiyaçlara cevap olarak araçlar ve silah için metal işleme, ev içi el-işleridokuma, hayvanların evcilleştirilmesi, ve sonra yerleşik hayat biçimini getiren tarım geldi. yerleşik hayatın ve tarımın gelişmesiyle, hem uzaydamekanda kullanım arttı; hem de tekerlek ve araba gibi araçlarda ve becerideustalıkta gelişmeler oldu; bu gelişmelerin sonucu üretim de arttı ve tarımsal artık-ürün elde edildi. el işlerindeki ve tarımdaki artık-ürün mübadelesini (exchange) ortaya çıkardı. bu gelişmeyle aynı zamanda iş bölümü ve kavim içinde sonunda köleliğe giden hiyerarşinin oluşması gerçekleşti. kavimler aralarında ilişkiye başladığında, emtiaların mübadelesinden daha çok örgütlü sosyal biçimlerin ilk faaliyetleri olan savaşlar geldi. bu faaliyetler iletişimin yapılaştırılmasında yansıtıldı. tarımda ve el-işlerindeki gelişmelerle ve artan iş bölümüyle, artan uzmanlaşma ve üretimle birlikte, mübadele sadece kavimklan içinde genelleşmedi, aynı zamanda dış ilişkilerde de artı. kavimlerklanlar ortak ilgi ve korunmak için veya istilalar ve talan ile birleşmeye başladı. tarımın olduğu yerellikle (köyle), el sanatınınzanaatın olduğu yerellik (kasaba) arasında ayrılma arttı; kasaba gelişmenin merkezi olmaya başladı. mübadelenin genelleşmesiyle, farklı insanlar, gruplar ve kavimler arasında yakın ilişkiler kurulmaya başlandı. bu ilişkilerle birlikle bilginin, tecrübenin ve fikirlerin alışverişi de geldi. bu gelişmeler sözlü geleneği yetersiz kılan ihtiyaçları ortaya çıkardı. sözselin şimdilik (zaman) ve buradalık (uzay) bağımlılığı, bu yeni gelişmelerin getirdiği zaman ve uzayla yeterince çakışmadı. kayıt etme gerekliliği oluştu. bu nedenlerle yazı ve onunla gelen okuma gereğini ön plana getirdi. gerçi yazma ve okumanın yayılması 21 yüzyılın eşiğinde bile yaygınlığa ulaşmadı, fakat başlangıcı, bu gelişmelerin olduğu zamanımızdan 5000 yıl öncesine kadar uzanır (siegelaub, 1979:14; erdogan, 1997).

yazılı iletişim çağı asya`da eski çin ve amerika`da maya ve aztek uygarlıkları tarafından 5,000 yıl kadar önce başlatıldı. eski imparatorluklarda elle yazının ve araçlarının gelişmesinin temelinde, ne meraklı bir bilim adamıireykaşif ne de halkın ihtiyacı yatar. yukarıda belirtilen gelişmelerle ve kölelik üretim biçimiyle birlikte kayıt etme gereği de acilleşti. bu da yazının ve araçlarının icadı ve geliştirilmesini getirdi. ilk kayıt etme ihtiyacı ve yazı kullanma mülk (ve köle) sahiplerinin mallarının ve alışverişlerinin kaydetmesi ve hesabını tutmada başladı. köleliğin ve kölelik imparatorluklarının kurulmasıyla ekonomik ve siyasal yönetimde kullanımı başladı ve yaygınlaştı. yani, yazının çıkışı tümüyle ekonomik temelliydi. daha sonra siyasal yönetimin kurallarının ve komşularla yapılan anlaşmaların kayıt edilmesinde, savaşta ve yasal dokümanlarda kullanıldı (siegelaub, 1979). elle işlenerek yapılan kayıtlar, aracı, amacı ve ürünüyle, yöneticilerin, tüccarların, sahiplerin, lordların, asillerin, beylerin, senatörlerin vb. mülkiyeti olarak kendini gösterdi. diğer bir deyimle, iletişim, taş, çamur tabletler, ağaç tabletler, papirüs ve hayvan derisi üzerine işlenen yazının kullanılış biçiminde, ekonomik yönetimin ve siyasal egemenliğin bir parçası olarak oluştu ve gelişti. ekonomik gereksinmelerle başlatılan ilk grafik yazı biçimleri, ardından imparatorlukların güç yapısının ihtiyaçlarına adapte edildi.
ilk kavilerdeki sözlü geleneğin yansıttığı ortak varoluş ve sürdürülebilirlilik, eski imparatorluklarda egemen güç yapılarının egemenliklerini perçinleme ve sürdürme şekline dönüşür. bu durumda eski ortak bilinç sahte bilince dönüştürülmeye başlar; grup duygusu egemenliğin mitlerden ve rituallerden, diğer günlük etkinliklerden geçerek sağlanmasını gerçekleştirme biçimini alır. bu durumda, siyasal, dinsel ve ticari güçlerin bireyciliği (veya grup bilinci) kendi egemenlikleri için örgütlenmiş grupsal çıkarlar duygusallığıdır. kölelerin ve diğer egemenlik altındakilerin birey olarak varoluşu bu egemenlik içindir ve kendi için benliğinin gelişmesi egemen yapı içinde eritilmiş ve yok edilmiştir. köle-insan, çalışan insan, sahip-efendisi, devlet ve örgütlü din gücüne hizmet için vardır. bu egemenlikte sözlü gelenekten geçerek kölenin zincirine vuruluşu, sözselliğin veya yazının kendi yapısından kaynaklanmaz; onu zincire vuran koşul nedenlidir.
dubai vize izmir masaj izmir masaj salonu