türkiye`de çaykolik olmanın kaçınılmaz olması

benden yazar olmaz
türkiye sosyo ekonomik koşullarının getirisidir.

bu konu başlığını, `18 yaşından küçük/büyük` ve `kadın/erkek` gibi farklı boyutlarda irdeleyeceğim...


* 18 yaşından küçük...

yahu arkadaş, ne çayı? küçükken verirlerdi elimize bir gazoz, park bahçenin etrafındaki havuzun etrafında takılırdık yaşıtlarımızla. bir de pipeti olurdu bu gazozun. çay dediğin şey o zaman anca kahvaltıdan kahvaltıya içilirdi. büyükler ile gidilen misafirliklerde `sen küçüksün, sana çay yok` tepkisi ile karşılaşırdık. öyle ki, çay da sigara ve içki gibi büyük olanların tüketebileceği bir içecek olarak zihinlerimizde yer etmişti. ayrıca, bilinçaltımızda bulunan yaşlanma korkusundan mıdır nedir, çaya da hep bir `tu kaka` bakışı atardık... ve...

* 18 yaşından büyük...

her şey üniversiteye başlamamla başladı haydar abi. ulan, okulda kantine iniyorsun `çay & sigara`, misafirliğe gidiyorsun daha sen varmadan demlenmiş oluyor. bilirsiniz, okula ilk başladığında öğrencinin cebinde para bol olur. `ne içecem o sidik gibi çayı, burada mis gibi nescafe varken` tripleri de zamanla, yani cepteki paranın azalması ile birlikte çaya döner. yahu, dönüp bakıyorum da... `öğrencilik hayatında arkadaşlarını ne kadar tanıdın?` diye bir soru yönelse, `yılmaz şekersiz içer, soner 4 şeker atar, hüseyin 2 şeker atar ve açık içer` gibi bir yorumda bulunacağım aklıma bile gelmezdi. ama oldu işte. kantinde bozuk para birleştirip voltran falan oluştururduk. hayır okulu da geçtim, bir de bunun cafe boyutu var. ayda ortalama 10 akşamını dışarıda geçiren bir öğrenci, her dışarıya çıkışında 2 sıcak çikolota içse bunun bedeli kafadan ayda 60 milyon ediyor. lan ben bunun yerine çay içerim, mis gibi. kusura bakılmasın, karıya kıza hava atacam diye içkimden de olamam. bu kadar da ehli keyfim.

--- --- --- --- ---

kadın / erkek

insan, daha genç olduğu yaşlarda şöyle düşünüyor: `lan, bu adamlar mis gibi karıları varken neden kahvehaneye gidiyor, aptal mı bunlar?` yok hacım. bu işin rengi öyle değilmiş, hiçbir şey masallardaki gibi, değilmiş; büyüdükçe anladım. karşıt cinsin dırdırı, onu ne kadar seversen sev bir yerden sonra katlanılmaz oluyor. insan, ister erkek olsun ister kadın olsun, kendisini kendi cinsinin yanında daha rahat ifade edebiliyor. yani ne bileyim, ben şahsen son yıllarda 4 erkekle gidip okey oynamayı ve muhabbet etmeyi sevgilimle takılmaktan daha eğlenceli bulmaya başladım. ne de olsa sevgili ile geçirilen 30. dakikanın sonunda mutlaka bir hır gür oluyor. 90 dakikayı bir gol yemeden sonlandırmak neredeyse imkansız. defans defans nereye kadar? insanın sinir sistemleri yoruluyor azizim.

ve artık anlıyorum bu memlekette kahvehanelerin ve altın günlerinin neden hala bu popülerliğini yitirmediğini ve de asla yitirmeyeceğini.

çay, en ucuz olanı,
yaşasın çaykolikler cumhuriyeti!
yanında bir de sigara, kralsın ulan, kral sensin!
dubai vize izmir masaj izmir masaj salonu