üniversite öğrencisi olmanın sıradanlaşması

eski türkiye sözlük
'eskiden günümüze'

bir erkeği erkek yapan kavramlar arasındaydı askerlik anıları. askerlik anılarından sonra ise eğer eğitim ve öğretim hayatını yüksek öğretim kurumlarında yapmış ise bunlar alırdı bize anlatılanlar arasında yerini. malum, darbelerle, olaylarla, kavgalarla büyüdü babalarımız... hani şimdide çok farklı değil ama...

neden askerlik örneğini verdim yahut olayı erkeklere indirgedim. şöyle ki; vakti zamanında erkek olmak, askere gitmek bir ayrıcalıktı, bol bol bazukalı fotoğraflar çekilinir, itinayla anılar birer birer beyne not edilirdi. işbu sebeple çok yakın görüyorum eskilerde üniversiteli olmakla yine eskilerde erkek olmayı. elindeki haklar, imkanlar, şartlar, olanaklar hadi şartlar ve olanaklar sizin olsun ayrıcalıklardan bahsetmek bana yeter.

genelde ailenin ilk okumuş çocuklarıydılar. gıpta ile bakılırdı kendilerine, belkide o zamanlar paraya bu kadar tapılmadığından kaynaklansa gerek statü sembollerinden başlıcalılarındandı, hatta ipi göğüsleyendi.

ancak yıllar hızlıca geçmeye başlayınca birer ikişer, paralı mektepler çıkıp, eğitim en büyük ticari kazançlardan biri gözükmeye başlayınca. işte orada ...

'zamane gençliği'

bahsettiğimiz üniversite kapılarında sürünen, yalpayalan, amaçlarından sapmış yahut saptırılmış yaşıtlarım olunca daha bir geriliyor insan yazarken. nasıl başlasam nasıl devam ettirsem diye kara kara düşündürtüyor. evet sanırım anahtar kelimeyi buldum arada. kara kara düşünmek. niçin ve niye ? şöyleki bir türlü getirilemeyen eğitim reformu! ne yapacağım endişesi ve ekonomik özgürlüğü ya da en azından açlık sınırının biraz ilerisinde olabilme kaygısı ile tek yol okumak! yanılgısına düşmek... türlü türlü komplo teorilerimde yok değil hani. eğitimi ve öğretimi sağlamak adına harcanan çuvallarca para, kaybedilen onlarca emek ve zaman. işte tüm bunların nedeni arz talep denkleminden çıkan toplumda daha fazla üniversiteli yaratabilme mantığına kaptırıyorum kendimi.


'üniversite nedir ve nasıl yenilir' ?

yüzeysel bir tanımla üniversitelilerin oluşturduğu topluluğa üniversite diyebiliriz sanırım. akabinde üniversiteyi öncesi ve sonrası olarak ayırırsak, daha doğrusu üniversitelileri önceleri ve sonraları diye ayırırsak şöyle izah edebiliriz üzerinde durmamız gereken konuyu; sıradanlaşma. basit bir örnekle önceleri bursa'da yaşayanlarımız bilirler. zafer plaza tek avm'miz idi. daha sonraları müşteri potansiyelinin farkına varan çağdaşlaşmış yatırımcılar tarafından birbiri arkasına açılan yepyeni ve herseferinde bir adım daha ileriye giden bu kültür, zamanla zafer plazayı tek olmaktan çıkarmış bir sürü alternatif sunarak "sıradanlaştırmıştır."

'günden güne eriyen idealizm'

az öncede bahsettiğimiz gibi, üniversiteyi üniversite yapan olgunun üniversitelinin, teknolojinin ilerlemesiyle olanaklarının genişlemesi, genişletilmesi tüm bu olanaklara rağmen beyni bir nevi sömürgecilik politikasıyla hindistana uygulanan genç yaşta gereksiz bilgilerle beyne gereksiz meşgaleler yaratılması ve bunları kullanmaktan ziyade ezberlemeyi öngeren çarpık eğitim sistemi hem biz gençleri hem sokakta ne yazık ki işsiz dolaşan ve artık işsizlik canına tak etmiş " ne iş olursa yaparım abi " diyebilen üniversite gençliğini dolayısıylada üniversitelerimizi sıradanlaştırıyor.

halbuki, bizde genç yaşlarda mesleki bilgiler alsak, para vermeden mesleğinin ehli "kişisel gelişim" uzmanlarıyla, rehber öğretmenlerle içli dışlı olsak. üniversite okuma zaruretini gençlerimiz kendilerinde görmese, üniversitelerimizde misyoni gereği bilim adamları yetiştirse. hem önünde düğme ilikleyeceğimiz şahsiyetlerin sayısı artar, hemde herkes becerebileceği ve ilaveten mutlu olabileceği işi yapar. ve madem sıradanlaşıyoruz buna sadece mutluluğun sıradanlaşması mahlasını taksak, gerçekten hoş olmaz mıydı ? şöyle bir alışsak gülmeye, gerisi kolay...


'zorunlu tanım': üniversitede eğitim almak üzere giden gençliğin titreyip kendine gelip, okumak ile okumamak arasında çizginin aslında çokta kalın olmadığını görmesidir.
dubai vize izmir masaj izmir masaj salonu