aşağıdaki tanım da gayet iyi anlatılan hastalıktır.
alıntıdır.
`BİR İPEK YOLU HASTALIĞI: BEHÇET
Doç. Dr. Şafak Nakajima
Behçet Hastalığı ile özel bir ilişkim var. Yurt dışında çalıştığım dönemde, farklı ülkelerden doktor meslektaşlarla sohbetlerimiz sırasında herkes, kendi ülkelerinin, dünya tıp mirasına katkılarından örnekler verirlerdi. Sıra bana gelince, elimdeki en sağlam tek seçenek olan cevabım şuydu:
Dr. Hulusi Behçet ve onun 1937 yılında tanımladığı Behçet hastalığı. Özellikle Japonya`da, bu oldukça havalı bir durumdu. Zira Behçet Hastalığının en sık görüldüğü iki ülkeden biri Türkiye, diğeri ise Japonya`dır. Japonlar, bu hastalığın bir Türk doktor tarafından tanımlanmış olmasını, kendilerine özgü saygı ve hayranlıklarıyla kutlar ve bana da kendimi, adeta Dr. Hulusi Behçet`in başarısının ortağıymış gibi hissettirirlerdi. Yıllar sonra, sayfa takipçim Ozan`ın talebi üzerine, Behçet Hastalığı konusunda yazmaya karar vermemle birlikte, o anılarım canlandı. Şimdi gelin, beraberce bu hastalığa yakından bakalım!
Nedir Behçet Hastalığı?
Behçet, en sıklıkla 20 ile 30 yaş arasında görülen ve nedeni belli olmayan bir hastalıktır. Çocuklarda ve ileri yaşlarda da ortaya çıkabilir.
Bulaşıcı değildir!
Asya`da daha çok erkeklerde, Amerika`da ise kadınlarda gözlenmektedir.
Olguların %12`sinde aile öyküsü mevcuttur. Hastalık, cilt altı, göz, beyin ve pek çok başka organdaki damarların iltihaplanması sonucu, çok farklı bulgulara yol açar. Burada söz ettiğim iltihaplanma,mikroplara bağlı ve antibiyotiklerle tedavi edilen bir iltihaplanma değildir. Tıpta inflamasyon diye adlandırılan, dokulardaki kronik bir yangı söz konusudur ve nedeni de vücudun, kendi hücrelerini yabancı ve düşman gibi kabul edip, onlara saldırmasıdır.
Yani, bir ordunun kendi uçağını düşürmesi, kendi gemisini vurması gibi bir şey! Tabii bu durum, bir yanlış anlama sonucudur! Bu grup hastalıklara, oto-immün hastalıklar adını veriyoruz. Behçet hastalığında, bu yanlış reaksiyonu neyin tetiklediği henüz bilinmemektedir. Tanısında aradığımız temel kriterler şunlardır:
- Ağızda tekrarlayan yaralar (aftlar)
- Cinsel organ çevresinde yaralar ve yara izleri
- Gözde, bulanık görme ve kanlanmayla ortaya çıkabilen sorunlar
- Deride lezyonlar (Eritema nodosum, yüzeyel tromboflebit, püstüller, deride paterji reaksiyonu)
Tanıda yararlı olan, fakat Behçet Hastalığının temel kriteri olarak kabul edilmeyen başka bulgular da vardır. Bunlar:
- Bacak toplardamarlarında tıkanıklık
- Atardamarlar içinde pıhtı oluşması
- Testiste iltihaplanma
- Merkezi sinir sisteminin tutulumu
- Şiddetli baş ve boyun ağrısı
- Eklem ağrıları
- Yorgunluk
Bulguların tümünün aynı anda ortaya çıkması şart değildir. Bazı bulgular hastalığın ilk yıllarında yok iken birkaç sene sonra ortaya çıkabilir.
Behçet Hastalığında gözlenen bulgular, Lupus, Lyme ve Crohn gibi hastalıklarda da görülebilmektedir. Buraya kadar okuyup da, ``Hmmm, benim de ağzımda yaralar çıkıyor, zaten kendimi hep yorgun hissediyorum. Kesin, başımın ağrısı da bununla ilgili! Evet, tamam, demek ki ben de bir Behçet hastasıyım!`` gibi tesbitlerle, lütfen kendi kendinize teşhis koyup ortalığı velveleye vermeyin!
Öncelikle, bu hastalığın oldukça seyrek görülen bir hastalık olduğunu unutmayın! Ağız yaralarına, diş ve diş eti hijyeninden, vitamin-mineral eksikliklerine kadar pek çok farklı unsurun neden olabileceğini bilmenizde yarar var. Yorgunluğa gelince, bu o kadar özgünlükten uzak bir bulgu ki, tanı için tek başına bir kriter olarak kabul edilmesi imkansız. Ama ağzınızın içinde, genellikle ayda bir veya daha sık tekrar eden, yuvarlak ya da oval, ödemli, etrafı kırmızı tabanı sarı-gri renkte ülserler, yaralar çıkıyorsa, bunu önemseyin. Zira bu bulgu, hastaların % 99.5 oranında yaşadığı bir yakınma. Sıradan ağız yaralarından farkı, sıklıkla aynı anda 6 veya daha fazla sayıda olabilmeleri, çaplarının farklı olması ve sık nüks etmeleri. Aftlar, 10-14 gün sürebilir ve bazen de iz bırakarak iyileşirler. Cinsel organlardaki yaralar ise, bir sivilce gibi başlayıp, sonra hızla zımbayla delinmiş gibi bir görüntü veren ve yavaş iyileşen ülserlerdir. İz bırakarak iyileşirler. Erkeklerde daha ağrılıdır. Göz tutulumu, Behçet hastalığının en önemli belirtilerini oluşturur. Uvea, retina ve optik sinir tutulabilmektedir. Göz tutulumu, hastaların % 10-20`sinde körlüğe yol açabilir. Merkezi sinir sistemi tutulması, hafıza, konuşma, hareket ve denge sorunlarına yol açabilir. Hastalığın akışı belirsizdir. Dalgalanmalar halinde gelir, gider. Aylarca hiç bulgu olmayabilir. Çoğu kişide, göz ve merkezi sinir sistemi tutulumu görülmez. Bazı kişilerde de zamanla bulgular ortadan kalkar, yani hasta remisyona girer. Behçet hastaları çocuk sahibi olabilir, gebe kalabilir. Mutlak tanı koydurucu bir yöntem yoktur. Behçet hastalığı için kabul görmüş tek test paterji testidir. Steril tuzlu su çözültesinin deri altına enjekte edilmesi ya da steril iğne ile cildin delinmesi ardından 24-48 saat sonra kızarık küçük kabartı ya da sivilce benzeri baş veren kızartı oluşması testin pozitif olduğunu gösterir. Paterji testinin aktif Behçet bulguları görüldüğü zaman yapılması zorunlu değildir. Paterji testinin pozitif çıkması tek başına Behçet teşhisi konması için yeterli değildir ve mutlaka diğer belirtilerle birlikte değerlendirilmelidir. Bazı HLA doku tipleri (HLA-B5 ve HLA-51) Behçet hastalarında daha sık görülmektedir; fakat Behçet teşhisi konması için bu HLA tiplerinin olması şart değildir. Sedimantasyon (kanın çökme hızı) bazı hastalarda hastalığın alevlendiği dönemlerde artmaktadır fakat bu durum tüm hastalar için genellenemez. Birçok hastanın test sonuçları gayet normal çıksa da hastada ağır klinik bulgulara rastlanabilir. Kesin tedavisi yoktur. Göz, büyük damarlar ve merkezi sinir sistemi tutulumu olduğunda, kalıcı hasarları engellemek amacıyla yüksek doz kortizon, siklofosfamid, siklosiporin, azatioprin gibi bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar gerekebilir. Ancak hastaların az bir kısmı bu tür tedavilere ihtiyaç duyar. Önemli tutulumların olmadığı durumlarda, yani hastaların çoğunda, kolşisin adı verilen ilaç kullanılır. Kolşisin eklem ağrıları ve eklem şişmesi, sert ağrılı kızartılar ve cinsel organ yaralarının sıklık ve şiddetini azaltmakta etkilidir. Behçet hastalığı`nın tedavisinde romatoloji, dermatoloji, göz hastalıkları uzmanları ve gerektiğinde nörolog ve kalp/damar cerrahları ortak çalışır. Tamamlayıcı ve doğal tıp bağlamında, hastanın rahatlamasına ve bulguların kontrolüne yönelik uygulanabilecek yöntemler vardır. Hastanın, ruh-beden bütünlüğü içinde ele alınması, ruhsal durumunun ve savunma sisteminin güçlendirilmesi gerekmektedir. Bütüncül ruhsal yaklaşımla, yani hastanın duygularını tanımayı ve yönetmeyi öğrenmesine yardımcı tekniklerin yanı sıra, hipnoterapi, aktif imgelem çalışmalarıyla da rahatlamayı sağlayıp, hastalığın nüks ve şiddetini kontrol altına alma konusunda ona yardımcı olmak mümkündür. Akupunktur, çok iyi bir stres, anksiyete, ağrı tedavisi metodudur ve Behçet hastalarında sık görülen huzursuzluk ve depresyonun yanı sıra, baş ve eklem ağrılarının kontrolünde fevkalade yararlıdır. Hastalığın alevlendiği dönemlerde, hayvansal proteinler yerine bitkisel beslenmeye geçmek doğru olur. Ağız mukozasını tahriş edici acı / ekşi gıdalar ve sert kuruyemişlerden kaçının! Zencefil ve Hint safranı (zerdeçal), iltihabi süreci hafifletir. Beslenmenize bu gıda maddelerini eklemenizi tavsiye ederim! Taze zencefil, ince dilimler halinde kesilip, üzerine sıcak su koymak suretiyle yapılan çayla alınabilir. Acı geldiği takdirde içine, az miktarda bal katıp günde birkaç kez bu çayı içebilirsiniz. Zerdeçal ise yemeklerinize katılabilir veya çayınıza ilave edilebilir. Her iki madde de kapsül formunda bulunmaktadır.
Toparlayacak olursak: Behçet hastalığı, bir İpek yolu hastalığıdır. Nedeni tam olarak belli değildir. Çoğu kez ağır seyir göstermez. Ama ciddi organ tutulumları konusunda bilinçli olmak, büyük sorunların ortaya çıkmasını engelleyecektir. Çeşitli ilaçların yanı sıra tedavide doğal yöntemlerin önemli yeri vardır. Doğal ruhsal destek, doğru beslenme ve akupunktur, hastalığın kontrolünde büyük yarar sağlar.
Önemli not: Bu sayfa yalnızca genel bilgileri paylaşmak içindir. Tıbbi etik kurallar ve hukuki nedenlerle, bu sayfada kişiye özel teşhis ve tedavi önerilerinde bulunmam mümkün değildir. Bu konularda danışmak istediğiniz takdirde, kişisel web sitemdeki (www.safaknakajima.com) iletişim adresinden yararlanabilirsiz!`