ot dergi şubat sayısında kendini aşmıştır.
"Bu memlekete kim zarar verdi, onu konuşalım bir de. Cezaevindeki çocuklara işkence ettiler. 19-20 yaşındaki çocuklara sokaklarda pusu kurdular, öldürdüler. Üçüncü köprüyü yapmak için milyonlarca ağacı kestiler. Kuşların bile göç yolunu değiştirdiler. Bize de bu arada köprünün adını tartıştırdılar. İstanbul?da kalan son doğa parçasını katledecek köprüye verilecek en uygun isim Yavuz Sultan Selim?dir zaten, bunun daha nesini tartışıyoruz ki. İşte bu icraatları yapanların hiçbiri içki içmiyor. Biz Cine 5'i şifreli izleyip otuz bir çekerken, bize ahlak dersi verenler çoluğa çocuğa tecavüz etmiş haberimiz yok. Biz bakkaldan gofret çaldık diye yirmi senedir vicdan azabı çekerken adamlar koşan atların nalını çalmış haberimiz yok. Ben dört buçuk milyon dolar çalsam, benim babam da karakola gelirdi. Polisleri görevden almaya değil, beni dövmeye gelirdi. Ama gelemez. Çünkü elli yaşında öldü. Kaldırıldığı devlet hastanesinde yeterli teçhizat olmadığı için Bursa?ya sevk edilirken ambulansta öldü. Çünkü o hastaneye teçhizat alınması için kullanılması gereken paraları çaldılar. Onlar babalarının nüfuzuyla çalarken biz babamızı mezara koyduk. İşte cezaevlerinde yatanlar değil bunlardır gerçek hırsızlar! Sadece para pul mevzusu da değil konu. Türkiye'nin ruhunu çaldılar. Ruh hırsızları! Hatıra hırsızları! At hırsızları! Kuş hırsızları!`"