bunalımdan ziyade durgunluktur. kişiden kişiye, hayata olan yaklaşımdan yaklaşıma değişir sonuçta ama evet var böyle bir nane, siz kendinizi ne kadar az sınırlayan bir insan olursanız olun, kalıplarla aranız ne kadar az olursa olsun... bir şekilde tadıyorsunuz bunu işte.
misal ben tüm hayatım boyunca hoplayıp zıpladım. halen daha son derece enerjik bir kimse olduğumu düşünürüm. nah bu saatte "gel halı saha yapalım" deseniz bir dakika durmam emin olun ama yaş 30 olunca bir şekilde durup düşünmeye başlıyor insan... "kaç yaşındasın?" sorusuna verdiğiniz cevabın başında "3" sayısı var bir kere... bazen yolda yürürken siz de kendi kendinize "lan 30 olduk a.k ii mi " demeye ve şaşırmaya başlıyorsunuz... kuşak çatışmasını da hisseder oluyorsunuz içten içe. misal bizim zamanımızda aykırılığın sembolü olan walkman/postal/uzun saç/siyah giyim dörtlüsü şimdilerde yerini başka şeylere bırakmış durumda. bu sebepten ötürü gençlerin takıldığı bir mekana gidip oturduğunuzda bir şeyler sırıtıyor üzerinizde. e bu yaştan sonra da kendimi south park'a veremem ki, teenage değilim bir kere. öte yandan hangi arkadaşımı arasam evli ve çalışıyor artık.
sonuç olarak, büyüdüğünüzü yüzünüze vuran bir yaştır 30; kafayı kumdan çıkarıp geleceğiniz hakkında geç olmadan sağlıklı bir karar vermeniz ve o kararın doğrultusunda bir şeyler yapmanız için son demler.