her sigara tiryakisinin gecenin bir yarısında _eğer evde kibrit de yoksa_ yaşamak paranoyasıyla bütünleşmiş olduğu rezil durum. kısık seste müzik açılmıştır, zevkle okunmakta olunan bir kitap, zevkle içilmekte olunan bira vardır. her şey _nah her şey..._ gayet dingin ve doyumludur, rüzgarın, baharın tüm kokularını püfür püfür pencereden içeriye aldığı huzurlu sayılabilecek ilham taşkını bir geceyken birden çakmak `bittim!` sinyaliyle kıllık yaratmaya başlar. ayağa kalkılır, `nereden çıktı lan bu şimdi?` şeklinde mum aranılır çünkü mum bulunduğu takdirde çakmak daha az kullanılacaktır. tüm arama ve taramalara rağmen mum da bulunamaz. o sırada çakmak osurur gibi `he he he` demeye başlar ve gecenin tüm güzelliğine dayanılmaz bir gölge düşer; kitap zehir zıkkım olur, bira sigarasız gitmez, `ben böyle müziğin de baharın da mına korum!` olunur, gözler tıpkı bir katil edasında tavana dikilir ve en sonunda `nereden başladım lan ben bu zıkkıma; ah ah ah...` feryatlarıyla paket sağa sola fırlatılır. cep telefonu bulunur, o sırada ayakta olduğu bilinen bir kaç kişiye çağrı atılarak mesajlaşmaya başlanılır... sigarasızlıktan kudurmuş olan bilinç uyku uyutmayacak kadar gergin bir duruma gelmiştir ve günün ilk ışıkları belirir... pencereden sabırsızlıkla yol gözlenmeye başlanılır ve sonunda yerleri süpüren çöpçü abimiz caddenin başında belirir... ve o anda özgürlüğe(!) doğru dışarıya fırlanılır, kurtarıcı yakalanır. kahraman edasıyla baktığınız adam sizin bu bakışınıza doğal olarak hiçbir anlam veremezken heyecanla ateş istenir... sabah olmuştur, yorgun bir gece devrilmiştir...
melankolik bir gözyaşı düşer sabahın kulağına...