hubyar köyü bugün sivas il sınırları içindedir. konumu düşünüldüğünde dönemin osmanlı ordusunun kolaylıkla ulaşamayacağı ulaşsa dahi yerleşik güçlerin kolaylıkla gelen düşmanı yok edebileceği stratejik bir yerdedir.
bazı kaynaklarda horasan üzerinden gelen batıni dervişlerden olduğu söylenir bazılarında ise bir savaşçı komutan olduğundan. ocağın mensubu ve talipleri ise hubyarın mucizelerinden, kerametlerinden bahseder.
bazı inanışlarda hz ibrahim'in ateşe atılması hikayesinin benzeri hubyar için de söylenir.
hubyar ocağının ve yolunun ozanlarından olan aşık alican'nın aşağıdaki deyişi bu anlatımı hikayeleştirir.
hubyar köyüne gittiğimizde orada görevli olan (ve yanılmıyorsam o zaman ki şeyhin gelini olan) kadın beni ve diğer iki dayıoğlumu alıp siz bizim akrabamızsınız (ki yanılmıyorsam şeyh annem tarafından akrabamız oluyormuş) deyip bizi hubyarın kişisel eşyalarının olduğu odaya götürmüştü. orada hubyarın çarıkları, kazanları gibi eşyaları göstermişti. tabi bu olay bundan tam 18 yıl önce (2001 de) olmuştu.
o zaman gözlediğim bir şey vardı. türbenin olduğu tarafta ve insanların yoğun olarak gittiği bu bölgedeki (özellikle) kadınlar zenginliklerini sergilemekten hiç çekinmiyordu. boyunlarında kocaman altınlar, kollarında bilezikler falan. erkekler daha mütevazi görünüyorlar ama onlar da konuşunca mangalda kül bırakmıyorlar, istanbul'da ankara'da ve diğer illerde arsalar, apartmanlardan bahsediyorlar. etrafa baktığımda öyle verimli bir arazi de göremezken bu insanların bahsettiği bu servet nereden geliyor diye sordum sonra hemen cevap verdim. bizden geliyor. kurban kestik biz orada, bağışlarda bulunduk. (ben görmedim ama varsa eğer) bakkalından alışverişler yaptık. aslında biz oraya gitmiş turistlerdik ve oraya sıcak para biriktirip döndük.
oradaki insanların bizim köylerdeki ve aynı yaşlardaki kadınlara göre daha genç, daha diri durmalarının sebebi de bacasız sanayi ile kalkınmaları olsa gerek.