bir ece özçetin yazısı.
kücükken korkarız ya her şeyden.. hemen annemizi bulur sarılır ağlarız, istemsizce "anne" diye dökülür dilimizden kelimeler korktuğumuzda, üzüldüğümüzde.. onun kucağı bize her zaman güven, huzur, mutluluk verecek sanırız küçükken olduğu gibi. her şeyi unutacağız sanarız o bizim saçımızı okşasa, " geçti, bitti annem " diye avutsa, gerçekten inanacağızdır hep ona..
ama büyürüz.. daha da büyürüz.. öyle büyürüz ki bir bakarız ihtiyacımız oldugu zaman yanımızda olan annemiz değil.. hayalimizdeki kadar bile değil.. halbuki o yalnızlık icerisinde ne kadar da çok düşünürüz bize gerçekten değer veren, hiç bir çıkarı için sevmeye çalışmayan, bizi gercçekten seven birine sarılmayı, ağlamayı, güveni, huzur ve kollarında olduğuna inandığımız sıcaklığı hissetmeyi.. ilk annemiz gelir aklımıza çünkü böyle öğretilmiştir bize masallarda..
oysa karanlık odanda, koltuğunda yalnız başına ağlarken bulursun kendini, sadece annene sarılıp ağlamayı düşünerek ağlarken... büyüyorsan ve daha da büyüyorsan, annen de artık eski annen değilse, belki de hiç olmamışsa, hayalindeki gibi bile, kendine sarılıp donma vaktin gelmiştir, masallar zaten hep yalan söylemiştir...