1926 yılında yaşanan olay.
lozan`dan üç yıl sonra, bir türk vapuru bir fransız vapuru ile açık denizde çarpışıyor. türk vapuru batıyor. sekiz türkün canı da kayboluyor. lotus vapuru istanbul`a gelince, türk adliyesi olaya el koyuyor. fransız gemisinin nöbetçi kaptanı demons`u tutukluyor. fransız büyük elçiliği kaptanın serbest bırakılmasını istiyor; biz adliyeye hükümetin hiçbir suretle müdahale edemeyeceği cevabını veriyoruz. fransız basını işi kızıştırıyor. türkiye`nin aleyhinde şiddetli yazılar yazılıyor. türklerin devletlerarası hukuku bilmedikleri, lozan`da elde ettikleri neticeye lâyık olmadıkları iddia ediliyor. bu esnada mahmut esat heyecan içindedir. adliyemizin tuttuğu yolun doğruluğuna emindir. kuvvetli hukuk tahsili ulusal onuru ilgilendiren konulardaki duyarlılığı ona, yönünü kolayca gösteriyordu. gazetelerimiz, hukukçularımız arasında tereddüde düşenler, acaba haksız mıyız, demons`u serbest bıraksak iyi olur diyenler de vardı. mahmut esat herkesi ikna etmeye çalışıyor ve bu meselede geri çekilmenin hem uluslararası itibarımızı sarsacağını, hem de çok sevdiği ve inandığı başbakanının lozan`da bin bir zorlukla kaldırdığı adli kapitülasyonlara türkiye kapılarını yeniden aralamak olacağını söylüyordu. mahmut esat anlatıyor:
`-bir gün atatürk ve inönü beni nezdlerine çağırdılar. meseleyi bir daha izah etmemi emrettiler. anlattım ve sözlerimi şöyle tamamladım: - paşam, lahey adalet divanına gidelim, kimin haklı olduğu meydana çıksın. ben hakkımızdan eminim. müsaade ederseniz davamızı ben müdafaa edeyim. kaybedersem memlekete bir daha dönmem. fakat kazanacağız. hem adalet divanı önüne gitmeden fransızların dediğini yapacak olursak fransız devletinin tehditleri karşısında boyun eğmiş olacağız, bu da onlara diğer meselelerde aynı tehditleri öne sürdürmek cesaretini verecektir. halbuki lahey divanına gidersek davayı kaybetsek dahi şeref ve haysiyetimiz zedelenmez. zira milletlerarası bir mahkemenin hükmüne uymak şerefsizlik değil, bilakis büyük şereftir.`
bu sözler üzerine (atatürk) kendisine: `-güle güle git kazanacaksın, kazanmasan da memleket seni bağrına basacaktır` diyorlar.`
(ışıtman, tarık ziya, mahmut esat bozkurt hayati-şahsiyeti-eserleri, izmir 1944, s. 19-20)
tarihe bozkurt-lotus davası olarak geçen bu dava uluslararası hukuk alanına yeni bir konu sokmuştur. gemi, uçak gibi araçlarında ülke toprağı olarak kabul görmesine neden olmuştur.