bir 'didem madak' şiiri.
kedi ve kasımpatı kokuyor bütün sokaklar
dilinin dönmediği duaları sayıklıyor
zeyniler köyünde çalıkuşu şimdi artık zaman
yağmur yağıyor durmadan
ağlıyorum kaşarlanmış bir masumiyet olarak
bir çılgının
kedilerin ruhlarımızı okuduğuna inandırmaya çalışan herkesi
bir elimde tabanca
bütün dualarım delik deşik.
başörtülü bir anne olarak bekliyorum ruhumun
şark hizmetinden dönüşünü
mahalle kavgalarına karışmadan
kocaman bir kabakla boğuşuyorum bazen
doğruyor ve kızartıyorum onu
günler külkedisi, akşamları kömür yakıyoruz.
hikâyeme bir hayat yazmak istiyorum
pek inandırıcı olmayan
ruhuma ıhlamur yollamak istiyorum yün eldivenler
hikâyeme bir ölüm yazmak istiyorum
beni masalların ortasında bırakıp giden ruhuma
romantik radyo dinleyen o eski arkadaşıma
son bir kere daha limon ağaçlarından bahsetmek istiyorum
otobüs duraklarında yağmurlar bekliyor beni
yağmurla beraberliğimden doğan
birinci ve yüzbininci hayaletim
ucu ısırılmış bir simidin acısını durmadan
o kadar çok, o kadar çok hissediyorum.
fareler yeraltından fırlatılan havai fişeklerdi
haberler getiriyorlardı, hep kötü haberler
akşamları günahkâr yazar kasalar kadar
z raporları kadar uzun şiirlerim
elinde bir paket çubuk krakerle geçmişim
o eski arkadaşım yıkanmış midesiyle
iskambil kağıtları kusan, zarlar
maça kızı ve pis yedili sayesinde
kaç kere ölümle randevulaştı.
plastik çiçeklerle ziyaretine geldi hayat
semt pazarından alınma hırkasıyla,
ayolu, yanisi bol konuşmalarıyla
her bastığında gıcırdayan tahtalarıyla
öyle çok sevdim, öyle çok sevdim
binlerce kapıcı karısından birinin ismiydi sanki kader.
delirdiğim altyazı şimdi bütün aynalarda
vazgeçtim sonunda hep tura gelen uğur paramdan.
hikâyem ucuz, romanım basmakalıp
pembe kağıtlar aldım
hayatıma bir ölüm yazacağım
bir ölüm, pek de inandırıcı olmayan
yazık hiçbir şair bir çiy tanesi kadar bile sızmadı kâğıda
kayıp şiirlerim gül resimleridir şimdi.
yazık bir son mektup bile bırakmadan gitti
zeyniler köyünde çalıkuşu şimdi artık zaman.