demokrasilerin doğru uygulanmadığı rejimler için geçerli olabilecek bir sözdür. sözün gerçek hayattaki karşığı için, demokrasiden ne anlıyor olduğumuz önemlidir.
demokrasi, zengin kesimi koruyan süslü bir giysi ise -bakın bu bize ne kadar da tanıdık-, elbette ki böylesine bir demokrasi bırakın birçok derde deva olmayı, bir sürü yeni derde bile gebe olacaktır.
ancak, demokrasi, her kesimden halkı gözeten, köylüsünden işçisine, yani üretenleri baz alan halkçı bir karaktere bürünürse, işte bu demokrasidir, bunun tadından yenmez. böyle bir memlekette haksızlık da pek az olur, hatta sağlam bir demokrasi etrafında hiç olmaz.
günümüzde demokrasi, ne yazık ki birçok insan tarafından "heyyo heyyo, istediğimi yaparım, yaşaşın demokrasi, isteğim yere mıçarım da ederim de" anlamında algılanıyor. işte bu demokrasi değildir. gerçek demokrasi, gerek sosyolojik, gerek psikolojik faktörleri hesaba katmak sureti ile, toplumun bütün etmenlerini ve dinamiklerini hesaba katan, bu dinamiklerin yozlaşmaması için çok sesliliği savunan bir özgürlüğün sesidir. işte, böylesine demokrasilerde, halk ha bire değişen toplumsal dinamikler karşısında dumura uğramaz ve böylece suç oranları azalır. insanlar uyumlu ve insan sevgisi ile dolar. demokrasi, saldım çayıra mevlam bayıra tadında "serbest" bir özgürlük değildir; serbest piyasanın öngördüğü gibi.
demokrasi her derde deva bir muska değildir
kanunlar örümcek ağı gibidir tadı veren tespit. bizim gibi toplumlarda demokrasi her derde deva bir ilaç olarak pazarlanır. oysa gerçekte ihtiyacımız olan gerçek bir vatan sevgisi, eşitlik, adalet, iş ve eğitimdir.