unuıtulmuş olan söz. insanlar artık makamlara yapışma hastalığına kapıldılar. nedeni ise basit, makam elde ettikçe saygı duyacağını ve itibar kazanacağını düşünmek. doğrudur da. devrin insanı makamlara mevkilere çokça saygı duyar, ya sonra ne olacaksın?
fatih sultan mehmet bir şahsı bursa'ya kadı olarak atamış. o devirde kadı demek o şehrin baş savcısı demek gibi bir şey. özellikle bursa gibi hem başkente yakın olup hem de devletin eski başkentlerinden biri olan bursa'ya kadı olarak atanmak fazlaca prestijli bir atama... adam mahiyeti ile at ile bursa'nın girişine kadar gelmiş tabi herkes "aman efendim, hoş geldiniz, beş gittiniz" modunda. yalnız, bir tane meczup yolun kenarında yırtık pırtık elbisesi ile öylece oturmakta...
kadı sorar...
- bu kimdir?
- aman efendim aldırmayın, bu şahıs delinin biridir.
kadı hızını alamaz, adamın yarına varıp atından iner...
- niye beni karşılamaya gelmedin?
- sen kimsin ki?
- ben bu şehrin yeni baş kadısıyım.
- hımmm. sonra ne olacaksın?
- görevimi iyi yaparsam vezir olurum.
- ya sonra?
- hünkarımız uygun görürlerse anadolu ya da rumeli beylerbeyi olurum.
- hımm... ya sonra?
- sadrazam olurum belki.
- ya sonra, en sonra?
- hakkın rahmetine kavuşurum herhalde.
- işte ben oradayım.
mahkeme kadıya mülk değil
mevkilerin gelip geçici olduğunu ve baki olanın sadece işleyen mekanizma olduğunu anlatan sözdür. devlet kurumlarında çok önemli yerlerde amir olanlar gün gelir görevlerinden ayrılırlar ama o kurumlar işlemeye devam eder.