insanı garip şeyler düşünmeye sevk eden yaşlı insandır.
öğrencisinizdir... oturduğunuz apartmanın hemen ilk katındaki evde, yaşlı bir teyze çocuğu, damadı ve torunu ile birlikte aynı evde oturmaktadır. `öğrencisinizdir.` dediğime de aldanmayın; öğrenci olmanıza rağmen, son derece ballı bir şekilde 5 seneden beri oturduğunuz apartmanda sizinle ilgili tek bir sorun bile çıkmamıştır daha. apartmanda genel olarak sevilen bir kişisiniz tanımı bile abartılı olmayacak hatta. neyse, kendimle ilgili olan parafı biraz fazla abarttım galiba.
havaların düzelmesinden beri ilk kattaki teyze balkona hava almaya çıkmaktadır. malum, biz gecinden olsun diyelim ama gerçekçi olmak gerekirse ömrünün son yılları. insan o yaşlarda balkonlarda oturmayıp da ne yapsın; öyle meraklı melahat tadında bir kimse de değil hani. yahu lafı bir türlü toparlayamıyorum da. tam olarak teyze de değil aslında mevzu.
memleketteki adeti bilirsiniz; `küçükler büyüklerine saygılı olacak.` diye bir olgu var işte. bu olgunun ışığında, apartmana her girişte teyzeye selam verirsiniz, almaz. ikinci kez denersiniz `ya galiba gözleri bozuk ya da kulakları az duyuyor.` dersiniz, almaz. üçüncü kez denersiniz `lan ben de bir tuhaflık mı var acep?` diye düşünür olursunuz, almaz. dördüncü kez denersiniz `yok abi 70 ini devirmiş kadının senle ne alıp veremediği var?` diye düşünürsünüz, almaz; almaz; almaz ve en sonunda zihinde garip bir açmaz olup çıkar teyze.
neyse, kulakları çınlasın teyzeciğimin. kendisi, şu an aşağıda, her zamanki yerinde oturmakta ve 2 metre yanındaki telefon kablosundan kendisi ile ilgili bir serzeniş geçecek internet aleminin sonsuzluğuna. ve o bunu asla duymayacak postmodern serzenişlerin kayboluşlarında.