maalesef bu devirde yapmak zorunda olunan geçiştirmedir. öyle acayip bir devirde yaşıyoruz ki zaman kötü kolla götü misali hangi taşın nereden geleceği belli değil. durduk yere sırf tipini beğenmediği için dedikodunu yaparak ayağını kaydırmaya çalışanlar, yerinde gözü olduğu için amire yalakalık yaparak sizi kötüleyen tipler, fırsatını bulmayagörsün, dolandırmak için gözü ve radarı açık ortalıkta gezen yaratıklar... bu evirde bir de siz kendinizi duygularınız ile ezerseniz biçerler, insanı çim makinesi gibi biçerler. bu sebeple duygularımızı erteliyoruz, sırf ayakta kalmak için yaralarımızı görmemezlikten geliyoruz. sonra bir gün geliyor ve gömüyorlar bizi. görüyorsun ya, dünya kimseye kalmıyor, oysa...
vicdan azabını geçiştirmek
insanın kendisini küflendirmesi gibi bir şeydir. kendinizce kötü bir şey yapmışsınızdır ve bu yüzden id - ego - süper ego arasında süren kavganın yükü altında ezilmişsinizdir. esasen, talihsiz bir seçimdir tüm yaşananları unutmak için bu kavgayı ve azabı ertelemek. çünkü insan, bu ertelemeyi ve yok sayabilmeyi başarabilmek için abuk sabuk şeylere sığınır genelde ve bu da; olabilecek olanın en kötüsüdür. en kötüsüdür çünkü insan, kendisini abuk sabuk şeylere sığınmak ile yıkar, parçalar ve en sonunda da dağılır... dünyada ilk kötülüğü yapan kimse biz değilizdir. dünya üzerinde yaşayan herkes kötülük yapmıştır. aslında, telafi edebiliriz yaptıklarımızı. iş işten geçmiş olsa bile, gerçeği söylemek bile onurlu bir seçimdir berbat bir yaşama yamanmak ve orada yalama olmaktansa. sonrası, ders almaya ve dersin ışığında doğru yaşamaya bakar. bir çocuk öldürmüş olabiliriz ama bu ölmek üzere olan bir başka çocuğu kurtaramayacağımız anlamına gelmez.