dünyanın geldiği küresel durumda değil ayyuka çıkmak, adeta zıvanadan çıkan kimliksizliğin sorunudur.
misalen,
bir cafe ~ki kahve bunun aslı~ de yağan yağmur yüzünden mahsur kalmışsınızdır. içeride güney amerika müzikleri çalmaktadır. önünüze yaprakları rize`den koparılan bir bardak çay konulur. çay rize`den gelmekte, müzik de güney amerika`dan gelmektedir.
tam önünüzde de bir adet `van gogh` tablosu durmaktadır. o sırada caddenin karşısında halis muhlis bir anadolu insanı, yağmurdan korunmak için bir binanın girişine sığınmıştır. bu insana bakarken kulağınızda halen güney amerika müziği, damağınızda rize çayı, önünüzde van gogh tablosu, ve tüm bunların ötesinde, altyapısı eksik olan bir şehirde yağmur yüzünden sellere kapılan şehrin caddeleri... neredeyim lan ben? güney amerika`da mı, türkiye`de mi, hollanda`da mı? nedir bu postmodern laçkalık ve kimliksizlik?
... hal böyle olunca, elbette ki kimlikli insan yetişmiyor memlekette. hal böyle olunca, elbette ki `her yol paris` diyen ve her yola gelen insanlar peydah oluyor memlekette. sözün özü: daha yememiz gereken bir fırın ekmek var dostlar.