surları ve mardin kapı bölgesi ile ünlü olan il. karpuzun iyisinin burada yetiştiği kabul edilir.
fenerbahçe`nin gelmiş geçmiş en iyi stoperlerinden biri olmasına rağmen bruno alves`in gelmesi ile formaya hasret kalmış nijeryalı futbolcu, nijerya milli futbol takımı kaptanıdır. fenerbahçe`den ayrılacağı yönünde haberler ortaya atılmaktadır.
trafik kazalarına davetiye çıkarmaktır. külfeti de bir hayli artmış: ilk sefer için 727, üçüncü sefer için 1462 tl para cezası gündemde.
her önüne gelen dağın başına bir tabela üniversite açılmasının nihai sonucudur. gerçekten mezun yetiştirilse içim acımayacak, maalesef gelinen noktada parayı basan alıyor diplomayı hatta prof. dr. haydar baş bile oluyor memlekette. sahi hangi tezi verdiniz de kabul edildi merak içindeyim.
günümüzde fazlaca bir geçerliliği yoktur zira `her yer taksim her dağın başı üniversitedir`.
sosyalistim derken zaman gazetesi`nde yazıları çıkan, kürtçüyüm derken bir anda sosyalistim diye parlayan, şimdi de -madem iktidar hedefliyorsa- akp ile uğraşmak yerine sarıgül`e takan tuhaf kişilik. oldum olası sevemedim.
pazartesi sendromunun atlatıldığı akşamdır. tanım kasmayacağım: insan mala döner bildiğin, mal mal bakar öyle, pazartesi akşamında...
yurdum insanının içine düştüğü hadisedir. her şeyi birbirine karıştır, lan bari nejat uygur`u hatırla.
türkiye futbol arenasında gümbürtüye gitmesi an meselesi olan kişi. fatih terim gibi her ne kadar kompleksleri de olsa teknik adamlık konusunda dünyanın sayılı insanlarından birinin ardından şampiyonlar ligi oynayan bir takımın başına gelmek ve üst üste kötü sonuçlar almak, türk futbolunun hazım edemeyeceği bir gerçekliktir. oysa, olması gereken şudur ki: bu tür durumlarda takımın başına getirilen kişiye hiç değilse bir sezon daha şans tanınmalı ve transfer politikası onun direktifleri doğrultusunda uygulanmalıdır. bu sadece galatasaray`ı bağlayan bir mevzu değil, bir fenerbahçeli olarak söylüyorum, aynı çiğlik bütün takımlarımızda vardır.
ulan... eğer bir takıma bir teknik direktör getiriyorsan ilk başta o adama `sen hangi oyuncuya sahip olmak istersin?` diye sorulur... bizde ise durum tam tersidir: `eldeki malzeme bu, hatta sen gelirken sükse olsun diye biz birkaç tane daha aldık, sen bunlarla ne yaparsın?`
nah işte, istikrarlı bir türk takımının avrupa`da olamamasının nedeni de burada gizlidir. altyapı mevzularına hiç girmeyeceğim.
ulan... eğer bir takıma bir teknik direktör getiriyorsan ilk başta o adama `sen hangi oyuncuya sahip olmak istersin?` diye sorulur... bizde ise durum tam tersidir: `eldeki malzeme bu, hatta sen gelirken sükse olsun diye biz birkaç tane daha aldık, sen bunlarla ne yaparsın?`
nah işte, istikrarlı bir türk takımının avrupa`da olamamasının nedeni de burada gizlidir. altyapı mevzularına hiç girmeyeceğim.
felsefe ve piskoloji gibi yakın akrabalarının aksine toplumsallaşmayı, toplum meselelerini irdelemeyi dert edinmiş, diğer yandan siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler gibi anlık tespitten tümevaran alanlarla birleşen, max weber ve karl marx; acaba hangisi haklı atışmalarına maruz kalan, esasen, insan popülasyonunun hızla artması, emek sermaye çelişkisi çevre planlaması gibi etmenler de dahil edildiğinde dünün, şimdinin ve özellikle de geleceğin bilim dalıdır.
(bkz: toplum mühendisliği)
(bkz: toplum mühendisliği)
eğrisi ile büğrüsü ile öğrencinin ağzının içine sıçan uygulama. ulan, 67 ile dersten kalınır mı, nah bu çan denen eğri ile kalınır.
çorabın tekinin sorunsal olması halinde `gördün mü` diye sorulan kişinin verdiği yanıttır. haklı da lan.
twitter`da kendisini takip eden 1 milyonuncu kişi şerefine 1000 kişiyle buluşmuş twitter fenomeni.
sözlüğün bugünlerinde yapılması gereken şey. etrafta insan yok, kimse yok, kimse okumuyor demeden yazmak. yazmak da yazmak...
harika bir reklam mottosudur.
açılımı: egonuzu okşadık kaptık paranızı.
açılımı: egonuzu okşadık kaptık paranızı.
özellikle eve uzun bir süre uğranılmayacaksa, mesela o evden çıkış bir tatile gidilmek üzereyse ya da en azından birkaç gün eve dönülmeyecekse evden adım adım uzaklaşırken insanı sardıkça saran, gerdikçe geren hissiyattır. hele bir de kişi bu konuda kendi sakarlıklarına ve dalgınlıklarına defalarca tanık olmuşsa bu his insanı tırmalar da tırmalar. bazen de insan "lan ne de olsa bir şeyi unutmuş olacağım bırakayım dağınık kalsın en azından ağzımın tadı tuzu bozulmasın" diye düşünmeye başlar.
temkinli insanların yaptığı ve yapmakta haklı oldukları davranıştır. üzerine pencereleri de kontrol ederler. yalnız defalarca bakmanın, evden çıktıktan sonra da şunu bunu unuttum demenin bir manası yoktur.
(bkz: evden çıktıktan sonra gelen kesin bir şey unuttum hissi)
(bkz: evden çıktıktan sonra gelen kesin bir şey unuttum hissi)
bu hafta büyük ikramiyesi 15 milyon tl`ye dayanan milli piyango tarafından oynatılan, 1`den 54`e kadar 6 sayıyı tutturmaya dayanan şans oyunu.
son zamanlarda malum bir kişi sayesinde son derece popüler hale gelen kelime.
1965 yılında kurulan müziğin ilahı denilebilecek efsanevi grup. dark side of the moon albümü yıllarca en iyi 45`likler listesinde yer alarak bilinen tüm rekorları haklı olarak alt üst etmiştir. grup üyelerinin bazıları yaş itibari ile ölmüş, bazıları el ayak çekmiş halde kendi adalarında yaşıyor olsalar da roger waters tek başına bir şeyler yapmaya devam etmektedir. grup, felsefi derinliği olan liriklerin yanında müzik efektlerinin son derece iyi kullanıldığı atmosferik albümlerle kendini dünya müzik tarihine ispatlamıştır. kimi zaman muhalif, kimi zaman kafasına göre takılan, psikolojik ve atmosferik ögeler içeren, varoluşsal sorgulara imza atan, medeniyeti ve onun insanlarını şiddetle eleştiren atmosferik bir müzik dünyasıdır pink floyd.
bir daha onlar gibisi gelir mi?
cevap basit: hayır
gayriresmi uyarı: uzun süre dinlemek beyinde onulmaz hasarlara yol açabilir.
bir daha onlar gibisi gelir mi?
cevap basit: hayır
gayriresmi uyarı: uzun süre dinlemek beyinde onulmaz hasarlara yol açabilir.
yağmur yağarken açılan şemsiyenin üzerindeki bezden sıyrılarak anten gibi açıkta durarak insanı ayar etmesidir. bir yandan yağmuru yersiniz ince ince diğer yandan kendine getirmek için açıp kapamaya uğraşırsınız, o cebelleşme esnasında bir de bakmışsınız ki sırılsıklam halde varacağınız yere varmış olursunuz.
fen ve edebiyat gibi iki uzaktan alakalı unsuru bir arada yaşayan öğrenciler.
lanet olası kredi kartı borcunu ve faizini öderken dahi elli takla atmaya neden olan ukalalık. buruşuk olsa içim yanmayacak, gıcır gıcır parayı beğenmeyen bir bankamatikten söz ediyoruz burada. sağını çevirirsin kabul etmez, tersini düzünü çevirirsin kabul etmez, üzerine o sıraya erişebilmek için 10 kişi beklemişsindir, o bankamatik o parayı alacaktır başka yolu yoktur.
pek yakında, tahminen 1 ya da 2 yıl içinde hayatımızda yaygınlaşacak olan klavye türü. bu şekilde bir masanın üzeri, duvar ya da nereyi istersek klavye olarak kullanabileceğiz.