1 nisan 1937 adana`da doğmuştur. dünyaca ünlü yönetmen, oyuncu, senarist, yazar. çirkin kral lakabıyla anılır.
türkiye`de ilk toplumsal gerçekçi filmleri çekerek, sinema alanında devrim niteliğinde işler yapan büyük insan. fatoş güney`in bir belgeselde aktardığına göre; annesine küfür eden yumurtalık savcısını öldürmüştür. sinemayı devrime giden yolda araç olarak kullanmasının dışında sinemasal aklını devrimciliğine borçlu olduğunu dillendirmişliği de vardır. sanata ve dünyaya devrimci duruşu sayesinde ortaya çıkardığı, o mükemmel sinema örneklerinden olan, 1970 yapımı umut filmi hala italya`da önemli sinema okullarında ve sinema enstitülerinde ders olarak gösterilmektedir. 9 eylül 1984`te paris`te ölmüştür.
yılmaz güney
yılmaz pütün`e tutuklama çıkınca alınan sahte soyisimle özdeşleşmiş kişidir.
devrimci sinema sanatçısıdır.
devrimci sinema sanatçısıdır.
kendisi hakkında şunları söyleyen kişi;
"Bir sanatçı olarak "Yılmaz Güney" diye bilinirim. Asıl adım Yılmaz Pütün'dür. Adım, zorluklar karşısında eğilmez, umutsuzluğa kapılmaz, yılgınlığa düşmez ve başeğmez anlamına gelir; soyadım Pütün ise bir dağ meyvesinin kırılmaz çekirdeği demektir. 1937 yılında, Türkiye'de, bir güney şehri olan Adana'nın Yenice köyünde doğdum. Kürt asıllı, topraksız bir köylü ailenin iki çocuğundan biriyim. Annem dindardı ve okuma yazma bilmezdi. Hâlâ sağ... Babam ise okuma yazmayı askerde öğrenmişti. Annem gibi o da hiç okula gitmemişti. 1976'da ben Kayseri Cezaevi'ndeyken öldü. Mezarını göremedim... Dokuz yaşımdan bu yana hayatımı çalışarak kazandım. İlk işim dana gütmekti. Liseyi Adana'da bitirdim. O yıllar Doruk adında bir sanat dergisi çıkardım. Sanata meraklıydım ve hikayeler yazıyordum. 1955'te bir hikayemden ötürü takibata uğradım. Hakkımda dava açıldı."
"Bir sanatçı olarak "Yılmaz Güney" diye bilinirim. Asıl adım Yılmaz Pütün'dür. Adım, zorluklar karşısında eğilmez, umutsuzluğa kapılmaz, yılgınlığa düşmez ve başeğmez anlamına gelir; soyadım Pütün ise bir dağ meyvesinin kırılmaz çekirdeği demektir. 1937 yılında, Türkiye'de, bir güney şehri olan Adana'nın Yenice köyünde doğdum. Kürt asıllı, topraksız bir köylü ailenin iki çocuğundan biriyim. Annem dindardı ve okuma yazma bilmezdi. Hâlâ sağ... Babam ise okuma yazmayı askerde öğrenmişti. Annem gibi o da hiç okula gitmemişti. 1976'da ben Kayseri Cezaevi'ndeyken öldü. Mezarını göremedim... Dokuz yaşımdan bu yana hayatımı çalışarak kazandım. İlk işim dana gütmekti. Liseyi Adana'da bitirdim. O yıllar Doruk adında bir sanat dergisi çıkardım. Sanata meraklıydım ve hikayeler yazıyordum. 1955'te bir hikayemden ötürü takibata uğradım. Hakkımda dava açıldı."