gelişen adli, siyasi ve toplumsal olaylar etrafında gücü olanın gücüne göre kanun çıkarabildiğine, olayların önem sırasının, olayların önemine değil de kişilerin önemine göre şekillendiğini (kendi yurttaşı olan çocuklar palalılarca ölürken rabia`ya ağlayan başbakan vs. dershanelerin ölüm kalım meselesi haline getirilmesi) gören bünyenin `adalet=güç` mevzusunu anlamasıyla yok olan algıdır. artık mahkeme kazanmak da haklı duruma çıkmak da güç ve parayla alakalıdır. böyle bir durumda ne önemi kalır ki hem `küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak` diye bağırsak; ya da bağırmasak... bağırttırıyorlar zaten...
adalete olan inancın yok olması
adaleti devletlerden, insanlardan bekleyen kişilerde gözlenebilecek bir durum.
bir amerikan filmindeki repliği hatırlatır, adalet zenginlere mahsustur şeklindeydi. buradaki zengini, egemen olarak almak yanlış olmaz. güç, bir süre sonra, kişilere bağımlı olarak emperyal bir hal alır. adalet ise kanunlarla sağlanmasından çok öte olan bir kavramdır. adalet, hukuktur.
ülkemizde kaçınılmaz hale gelmiştir. malesef bunun sonuçlarının ne kadar tehlikeli olabileceğinden, toplumsal yaşamı ne kadar etkileyeceğinden pek çok kimsenin haberi yok.
inançların yok olması kadar basit olmayan durumdur. inanç kişinin kendine lazımdır. adalet insanlığa lazımdır.