canlılığın oluşması için belki de en gerekli olan bağdır. o olmasa olmazdık.
(bkz: aniello desiderio)
serbest çağrışım.
(bkz: ali desidero) .
(bkz: ali desidero) .
çözülmesi durumunda bir canlının her şeyini öğretecek olan koddur.
lisede interfaz evresi ile birlikte anlatılan bu nedenle her evrenin baş harflerinden kodladığım "ipmat" kelimesi ile aklıma kazıdığım çoğalma şeklidir.
F tipi isimli filmde gösterildiği kadarıyla tutsakların hücrelerindeki yaşama mücadelesidir.
küçücük bir alanda rutin döngülerde sürdürülmeye çalışılan yaşamın döngüsüdür.
küçücük bir alanda rutin döngülerde sürdürülmeye çalışılan yaşamın döngüsüdür.
ahmet telli'nin aynı adlı kitabındaki daraltan, bunaltan, bir yerden alıp bir yere götüren ve orada duvarlara çarpa çarpa düşüncelere çığlık attıran şiiridir. tutsaklığı, yalnızılığı iliklerinize kadar hissedersiniz.
"adımdan gayrısını bilmiyorum" diyebilmek...
1
Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar
deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık
hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle
gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.
Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir
leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan
havayla ışıkta... (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?)
Bütün belleğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıtla yaktım,
jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül
edip savurdum.
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
2
Zamanı yiyip bitirdi karanlık. Gece yoktu. Güneş çoktan
kömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü.
Yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi
yırtıyordu. Saklayan kırbaç gibi... Acı duvarını aşan bu
sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu
zorluyordu artık. Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim
sesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki. Ama
durmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri,
peygamberler büsbütün hain çıkmıştı. Ama yine de soruyorlar,
soruyorlar, soruyorlar...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
3
İki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek
istiyordum.) Duvarların rengi neydi? Derimin rengi neydi?
Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla,
dilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir
duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı
yoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu.
Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
4
Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde. Anahtar
deliğinden sızan ölü ışıkta ellerime bakıyorum. Ellerim... Sanki
bir kadının memelerini hiç okşamamış, sicaklığını duymamış.
Ellerim... Her dizesi çığlık olan şiirleri hiç yaratmamış sanki. Ne
beyaz tenliyim artık, ne esmer, ne de kara... Cüzzamlının,
vebalının bir rengi vardır. İrinin bir rengi... Ölünün bile bir
rengi vardır ama derimin rengi yoktu. Belki çürüyen bir kentin
rengiydi bu. Çürüyen bir dünyanın...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
5
Killi, ayakları üzerinde duramayan bir yaratıktım artık.
Soyumun neye benzediğini unuttum. 'İnsana benziyorlardı'
diye duymuştum bir vakitler. Demek ki şimdi maymun
halkasında insanlık...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
6
Ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum. Böcek
sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda. Oysa kuru bir
yaprağı bile dalından düşürecek gibi değil bu esinti. Belki
çöle dönmüş toprağa tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca.
Çamur gibi bir yağmur damlası... Ama toprak, bu damlayla
çatlatacak bağrındaki tohumu. Çöl, bütün vahalarını bu
damlayla yeşertecek... Genzim yanıyor. İnce bir kan şeridi
sızıyor dudaklarımdan. Kirli, sıcak ve simsiyah...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
7
Suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür
sakındığım ve hergün ancak bir kere dudaklarımı
değdirdiğim... Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim. (Dilin suya
dokunuşu... Bir süngerin denizi yutuşu yani. Bir çölün seraba
kesilmesi bir an için.) Her gün ancak bir kere değdiriyorum
dudaklarımı suya. Dilimi kaçırıyorum artık. Sünger, bütün
vantuzlarını birden uzatmasın diye... Bataklıktaki suyun da bir
su yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir
kokusuna. Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi
artık. Küstü, öldürdü kendini su...
Su çürüdü...
Adımdan gayrısını bilmiyorum
yüreğiniz kaldırırsa bir de kendi sesinden şöyle bir versiyonu var.
https://www.youtube.com/watch?v=vAKekOUkrVo
"adımdan gayrısını bilmiyorum" diyebilmek...
1
Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar
deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık
hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle
gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.
Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir
leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan
havayla ışıkta... (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?)
Bütün belleğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıtla yaktım,
jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül
edip savurdum.
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
2
Zamanı yiyip bitirdi karanlık. Gece yoktu. Güneş çoktan
kömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü.
Yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi
yırtıyordu. Saklayan kırbaç gibi... Acı duvarını aşan bu
sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu
zorluyordu artık. Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim
sesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki. Ama
durmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri,
peygamberler büsbütün hain çıkmıştı. Ama yine de soruyorlar,
soruyorlar, soruyorlar...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
3
İki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek
istiyordum.) Duvarların rengi neydi? Derimin rengi neydi?
Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla,
dilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir
duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı
yoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu.
Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
4
Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde. Anahtar
deliğinden sızan ölü ışıkta ellerime bakıyorum. Ellerim... Sanki
bir kadının memelerini hiç okşamamış, sicaklığını duymamış.
Ellerim... Her dizesi çığlık olan şiirleri hiç yaratmamış sanki. Ne
beyaz tenliyim artık, ne esmer, ne de kara... Cüzzamlının,
vebalının bir rengi vardır. İrinin bir rengi... Ölünün bile bir
rengi vardır ama derimin rengi yoktu. Belki çürüyen bir kentin
rengiydi bu. Çürüyen bir dünyanın...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
5
Killi, ayakları üzerinde duramayan bir yaratıktım artık.
Soyumun neye benzediğini unuttum. 'İnsana benziyorlardı'
diye duymuştum bir vakitler. Demek ki şimdi maymun
halkasında insanlık...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
6
Ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum. Böcek
sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda. Oysa kuru bir
yaprağı bile dalından düşürecek gibi değil bu esinti. Belki
çöle dönmüş toprağa tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca.
Çamur gibi bir yağmur damlası... Ama toprak, bu damlayla
çatlatacak bağrındaki tohumu. Çöl, bütün vahalarını bu
damlayla yeşertecek... Genzim yanıyor. İnce bir kan şeridi
sızıyor dudaklarımdan. Kirli, sıcak ve simsiyah...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
7
Suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür
sakındığım ve hergün ancak bir kere dudaklarımı
değdirdiğim... Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim. (Dilin suya
dokunuşu... Bir süngerin denizi yutuşu yani. Bir çölün seraba
kesilmesi bir an için.) Her gün ancak bir kere değdiriyorum
dudaklarımı suya. Dilimi kaçırıyorum artık. Sünger, bütün
vantuzlarını birden uzatmasın diye... Bataklıktaki suyun da bir
su yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir
kokusuna. Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi
artık. Küstü, öldürdü kendini su...
Su çürüdü...
Adımdan gayrısını bilmiyorum
yüreğiniz kaldırırsa bir de kendi sesinden şöyle bir versiyonu var.
https://www.youtube.com/watch?v=vAKekOUkrVo
1946 doğumlu ve ömrü çok daha uzun olması istenen şair, öğretmen.
su çürüdü isimli kitabı sayesinde 30 yıl önce tanıştığım ve daha önce haberdar olmadığım, kendimi şiirlerinden mahrum bıraktığım için çok üzüldüğüm güzel insan.
su çürüdü isimli kitabı sayesinde 30 yıl önce tanıştığım ve daha önce haberdar olmadığım, kendimi şiirlerinden mahrum bıraktığım için çok üzüldüğüm güzel insan.
sözleri ahmet telli'ye müziği onur akın'a ait olan ve onur akın'ın seslendirdiği efsane ezgidir.
sözleri:
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
Irmak gibi rüzgar gibi konuşurdun
Yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki
Çigdemler güller mor menevşeler
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
Hala koynumda resmin
Hala koynumda resmin
Dağları anlatırdın ve de dostluğu
Bir ceylan gibi sekerdi kelimeler
Sesini duymasam çölleşirdi dünya
Daglar yarılır ırmaklar kururdu
Bulutlar çökerdi yüreğime
Hala koynumda resmin
Hala koynumda resmin
Kaç mevsim kırlara çıkıp
Çiçekler topladık mezarlar için
Belki ürküttük tarla kuşlarını
Belki kurdu kuşu ürküttük ama
Aşkı ürkütmedik hiç
Hala koynumda resmin
Hala koynumda resmin
Hala koynumda resmin
sözleri:
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
Irmak gibi rüzgar gibi konuşurdun
Yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki
Çigdemler güller mor menevşeler
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
Hala koynumda resmin
Hala koynumda resmin
Dağları anlatırdın ve de dostluğu
Bir ceylan gibi sekerdi kelimeler
Sesini duymasam çölleşirdi dünya
Daglar yarılır ırmaklar kururdu
Bulutlar çökerdi yüreğime
Hala koynumda resmin
Hala koynumda resmin
Kaç mevsim kırlara çıkıp
Çiçekler topladık mezarlar için
Belki ürküttük tarla kuşlarını
Belki kurdu kuşu ürküttük ama
Aşkı ürkütmedik hiç
Hala koynumda resmin
Hala koynumda resmin
Hala koynumda resmin
düşlere dalan veya çok sevdiği bir şarkıyı dinlemeye başlayan kişinin içinde bulunduğu vakittir.
(bkz: hala koynumda resmin)
(bkz: hala koynumda resmin)
maddelerin genleşme özellikleri kullanılarak yapılan sıcaklık ölçüm aletleridir.
lise fizik derslerinde anlatılan celcius, fahrenayt, reömür ve kelvin termometreleri vardır. bunlar icat edicisinin suyun donma ve kaynama noktalarına verdiği değerlere göre geliştirilmiştir. aralarında en hassas ölçümü fayrenayt termometresi yapar ama türkiye de günlük hayatta en çok celcius termometresi kullanılır.
lise fizik derslerinde anlatılan celcius, fahrenayt, reömür ve kelvin termometreleri vardır. bunlar icat edicisinin suyun donma ve kaynama noktalarına verdiği değerlere göre geliştirilmiştir. aralarında en hassas ölçümü fayrenayt termometresi yapar ama türkiye de günlük hayatta en çok celcius termometresi kullanılır.
genellikle vücut sıcaklığını ölçmek için kullanıla termometrelerdir. pandemi sürecinde sıklıkla karşılaştığımız temassız lazer ateş ölçerler ile koltukaltı, ağız veya anüse temas ettirilerek kullanılan ateş ölçerler bulunmaktadır.
pandemi sürecinin başlarında lazerli termometrelerin fiyatı çok yüksek miktarlara çıkmış olsa da şu an yine alınabilecek durumdadır. ama en garanti ölçümlerin temaslı ile yapıldığı söylenir.
pandemi sürecinin başlarında lazerli termometrelerin fiyatı çok yüksek miktarlara çıkmış olsa da şu an yine alınabilecek durumdadır. ama en garanti ölçümlerin temaslı ile yapıldığı söylenir.
çocuğunun genel vücut ısısını bilen ebeveynin ikinci bir alet kullanmadan yaptığı kontroldür. bir farklılık hissederse bir ateş ölçer kullanarak farklılığı teyit ederek ilk adım olarak çocuk olan her evde bulunan ve doktor tarafından önerilen ateş düşürücüler kullanılır. bence belirli bir ateş seviyesine kadar çocuğun mücadelesi beklenmeli ve (daha önce) doktorun belirttiği bir değere yaklaşıldığında hemen doktora gidilmeli.
bir youtube yorumunda:
"solcuların son ses, dincilerin kısık ses ülkücülerin gizlice dinlediği sanatçı" olarak tanımlanmış kişidir. severiz kendisini.
"solcuların son ses, dincilerin kısık ses ülkücülerin gizlice dinlediği sanatçı" olarak tanımlanmış kişidir. severiz kendisini.
ahmet kaya'nın nerden bileceksiniz adlı şarkısındaki en can alıcı ifadelerden biridir. isyan vardır, hüzün vardır. vardır ha vardır.
alırken nasıl yıkanılacağına dikkat edilmeyen sonuçta temizliği alışından daha pahalıya denk gelen pantolundur.
kivi üreticilerinin reklamı olabilecek türden bilgidir.
a101 de 4 kivi 5 tl diyelim de tam olsun.
a101 de 4 kivi 5 tl diyelim de tam olsun.
diğer reçellerden farkı olmayan reçellerdir.
aslında tüm reçeller aynı biraz renk biraz aroma farkı var o kadar.
aslında tüm reçeller aynı biraz renk biraz aroma farkı var o kadar.
değişen dünya düzeni ile yazında rahatlıkla bulunabilen ama yazın tüketilenlerinin tadı olmayan meyvelerdir.
mandalina'dır mesela.
mandalina'dır mesela.
sağlıklı besleniyorum, lifli besinler tüketiyorum diye aç aç dolaşanların tükettiği şeylerdendir. al eline greyfurtu ekşi ekşi ye ne diye acayip işler çıkarıyorsun arkadaşım?
artık temizliği tartışılan sulardır. eskiden rahatlıkla avuç avuç içerdik.
gerçekleşip gerçekleşmediği bilinmeyen gidiştir.
gerçekleşmişse tunceli'ye çevre illerden götürülen otobüslerle taşımalar olmuş birkaç poz verilmiş ve geri dönülmüştür herhalde. maçoğlu'nu ziyaret etmiş değildir herhalde?
gerçekleşmişse tunceli'ye çevre illerden götürülen otobüslerle taşımalar olmuş birkaç poz verilmiş ve geri dönülmüştür herhalde. maçoğlu'nu ziyaret etmiş değildir herhalde?
evi kiraya vermek için alanların ortak sorunudur.
bu durumun bile bir başarı olduğunu gösteren hindistan'a selam olsun.
trenin üzerinde seyahat ederken üst taraftaki elektrik tellerine çarparak ölenlere karşı hiç önlem alınmıyor orada.
trenin üzerinde seyahat ederken üst taraftaki elektrik tellerine çarparak ölenlere karşı hiç önlem alınmıyor orada.
koskoca bir ülkenin yaşadığı sendromdur.
elbette uruguay'dan bahsediyorum.
elbette uruguay'dan bahsediyorum.