her şey olsun bitsin ayağıma gelsin diye bekleyen, başkalarının halledip önüne getirmesini isteyen insan.
klasik rock parçalarını country ve blues arası bir tarzda coverlayan amerikalı grup. acdc'nin highway to hell'ine yaptıkları cover çok eğlencelidir.
genelde barlarda bulunan, bir kavga esnasında barın arkasından çıkan sopa benzeri aletlere verilen isim.
çelik bilek'in ağzından düşmeyen söz.
haldur huldur. kafa göz yaran hareketleri anlatır.
nba maçlarında seyircileri gaza getirmek için çalınan day o parçasını söyleyen şarkıcı.
1930 yılında londra da doğmuş oyun yazarı. absürd tiyatronun en önemli yazarlarından biridir. ingilizler yaşayan en büyük yazarı olduğunu söyler. geniş özgeçmişi ve oyunlarındaki güvenlik istenci ve otorite ilişkisi hakkında daha ayrıntılı malumat içinhttp://kuzguni.blogspot.com/ adlı siteye bakın. reklam gibi oldu ama benim blog.
2001 yılında izmit'te kurulan grup. şuaralar ara verdikleri müziğe tekrar döneceklerini umuyoruz. kullandıkları bağlamanın değişik bir hali olan çağlama ile dikkat çekti grup. kendi adlarıyla bir de albümleri var.
kemal sunal'ın pek tutulmayan 1975 yapımı filmi.
14 ekim, 1906 - 4 aralık, 1975 tarihleri arasında yaşamış olan alman kadın siyaset bilimcidir. kendisi felsefenin "bireyin kendisi"ne dair sorunlarla uğraştığını söyleyerek bu sıfatı reddetmiştir. siyaset bilimci olarak tanımlanmayı istemesinin sebebi çalışmalarının "tekil olarak insana değil, dünyada yaşayan ve dünyayı kaplayan insanlığa" odaklanmış olmasıdır. almanya'nın aşağı saksonya eyaletinin linden şehrinde musevi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. 1933 yılında yahudi olduğu için alman üniversitelerinde hocalık yapması engellenmiştir. 1940 yılında alman şair ve felsefeci heinrich blücher ile evlendi. 1941 yılında kocasıyla abd'ye göç etmiştir. 1950 yılında abd vatandaşı olup 1959 yılında princeton üniversitesi'nin ilk tam kadrolu kadın profesörü olmuştur. 1975 yılında new york'ta vefat etmiştir.
sözleri
1. herhangi birini yok saymak, onu kendi varlığından kuşku duymaya yöneltir.
2. şiddet araçlarının teknik gelişimi artık öyle bir noktaya geldi ki, hiç bir siyasal amaç, insan aklının sınırları içinde, bu araçların yıkıcı potansiyeline denk değildir;ne de silahlı çatışmalarda bu araçların kullanılmasını haklı kılabilir.
3. eğer düşündüğüm herşeyi aklımda tutabilecek kadar güçlü bir hafızam olsaydı, bana öyle geliyor ki hiçbir şey yazmazdım... benim için önemli olan düşünme sürecinin kendisi.
4. insan zorunluluğa neden maruz kaldığım bilemediği takdirde, özgür olamaz ve kendisini zorunluluktan kurtarmaya çalışması da onu hiç bir zaman özgür kılmaz.
eserleri
the origins of totalitarianism 1951
the human condition chicago: university of chicago press, 1958.
rahel varnhagen: the life of a jewess 1958
between past and future: six exercises in political thought new york: viking, 1961
on revolution new york: viking, 1963
eichmann in jerusalem: a report on the banality of evil 1963
men in dark times new york: harcourt, brace and world, 1968
on violence new york: harcourt, brace and world, 1970
crises of the republic new york: harcourt, brace, jovanovich, 1972
the life of the mind ed. mary mccarthy 2 vols. new york: harcourt brace jovanovich, 1978
hannah arendt / karl jaspers correspondence, 1926-1969 new york: harcourt brace jovanovich, 1992
essays in understanding, 1930-1954 paperback ed. ; new york: schocken, 2005
between friends: the correspondence of hannah arendt and mary mccarthy, 1949-1975
ed. carol brightman. new york: harcourt, brace, 1995.
hannah arendt and kurt blumenfeld. " . . . in keinem besitz verwuzelt": die korresponenz
ed. ıngeborg nordmann and ıris pilling
hamburg: rotbuch, 1995
within four walls: the correspondence between hannah arendt and heinrich blücher, 1936-1968
ed. lotte kohler. new york: harcourt, 1996
hannah arendt and hermann broch briefwechsel 1946 bis 1951
ed. paul michale lutzler. frankfurt am main: judischer verlag/suhrkamp, 1996
responsibility and judgment
ed. jerome kohn. new york: schocken, 2003
hannah arendt and martin heidegger. letters, 1925-1975
ed. ursula ludz. new york: harcourt, 2004
the promise of politics-2005
resmi sitesi
http://www.hannaharendt.org/
sözleri
1. herhangi birini yok saymak, onu kendi varlığından kuşku duymaya yöneltir.
2. şiddet araçlarının teknik gelişimi artık öyle bir noktaya geldi ki, hiç bir siyasal amaç, insan aklının sınırları içinde, bu araçların yıkıcı potansiyeline denk değildir;ne de silahlı çatışmalarda bu araçların kullanılmasını haklı kılabilir.
3. eğer düşündüğüm herşeyi aklımda tutabilecek kadar güçlü bir hafızam olsaydı, bana öyle geliyor ki hiçbir şey yazmazdım... benim için önemli olan düşünme sürecinin kendisi.
4. insan zorunluluğa neden maruz kaldığım bilemediği takdirde, özgür olamaz ve kendisini zorunluluktan kurtarmaya çalışması da onu hiç bir zaman özgür kılmaz.
eserleri
the origins of totalitarianism 1951
the human condition chicago: university of chicago press, 1958.
rahel varnhagen: the life of a jewess 1958
between past and future: six exercises in political thought new york: viking, 1961
on revolution new york: viking, 1963
eichmann in jerusalem: a report on the banality of evil 1963
men in dark times new york: harcourt, brace and world, 1968
on violence new york: harcourt, brace and world, 1970
crises of the republic new york: harcourt, brace, jovanovich, 1972
the life of the mind ed. mary mccarthy 2 vols. new york: harcourt brace jovanovich, 1978
hannah arendt / karl jaspers correspondence, 1926-1969 new york: harcourt brace jovanovich, 1992
essays in understanding, 1930-1954 paperback ed. ; new york: schocken, 2005
between friends: the correspondence of hannah arendt and mary mccarthy, 1949-1975
ed. carol brightman. new york: harcourt, brace, 1995.
hannah arendt and kurt blumenfeld. " . . . in keinem besitz verwuzelt": die korresponenz
ed. ıngeborg nordmann and ıris pilling
hamburg: rotbuch, 1995
within four walls: the correspondence between hannah arendt and heinrich blücher, 1936-1968
ed. lotte kohler. new york: harcourt, 1996
hannah arendt and hermann broch briefwechsel 1946 bis 1951
ed. paul michale lutzler. frankfurt am main: judischer verlag/suhrkamp, 1996
responsibility and judgment
ed. jerome kohn. new york: schocken, 2003
hannah arendt and martin heidegger. letters, 1925-1975
ed. ursula ludz. new york: harcourt, 2004
the promise of politics-2005
resmi sitesi
http://www.hannaharendt.org/
1996 senesinde londra'da andy cato ve tom findlay tarafından kurulan elektronik müzik grubu.
geç kalıp acele etmek, paniklemek. osuruğunu yakan insanın başına da gelebilecek acı son. şaka maka hastaneye koşturanlar var bu sebepten.
teknoloji yapmak istediğimiz müziğe izin vermiyor diyerek müzik işine ara vermiş olan benzersiz grup.
rhcp parçası. gıbırıweynaw olarak da bilinir. biraz alkolle barlarda en cool olanı bile komik şekillere sokabilen parçadır. şoparlar~buyrun benim~ içinse tam beklediğim an diyerek piste fırladıkları şarkıdır.
kutsal insan (egemen iktidar ve çıplak hayat), istisna hali, auschwitz'den artakalanlar adlı kitapların yazarı radikal italyan düşünür.
en güzel dönemlerin heyecanlarıdır. insan aklı başında olduğu dönemlerde dahi özler böylesini; kendisinin bozulmuş olduğunun farkına vardığıiçin belki de...
enteresan bir meslektir. hayatlarını televizyon karşısında maç izleyerek ve stadyumdan stadyuma koşturarak geçirdikleri gibi bir izlenim yaratsalar da, ortalama bir futbol seyircisinden fazla maç izlediklerini sanmıyorum. günün saatleri ve insanın sabrının sonsuz olmadığı gibi bir bilgiye nailiz neyse ki. bir de adı zekiye çıkanları vardır ki, futbolun özelliğinin ortalama hatta ortalamanın altında bir zekaya seslendiğini unutmuş görünürler. tamam her yerde zeki olan dikkat çekip öne çıkar da, en aptalın bile oynayabileceği bir spordan bahsediyoruz. e kardeşim ne kadar zekice yorumlar yapabilirsin ki böyle bir spor hakkında? ne diye kasılır durursun ki ekran karşısında?
alkış' anlamına gelen argo sözcük.
yüzünde sürekli bir işler çeviren ve insana kandırıldığını düşünüdüren bir sırıtış bulunan amerikalı oyuncu ve yönetmen.
amerika'nın 68 kuşağı hippilerin sloganı. çiçek çocuklar olarak adlandırılmalarına da sebep olmuştur.
elizabeth wilson un görünmez flaneur yazısından alıntı;
flaneur sözcüğünün kökenleri belirsizdir; 19. yüzyıl larousse ansiklopedisi, sözcüğün irlanda dilindeki libertine sözcüğünden türemiş olabileceğini yazıyor. larousse nin bu basımının yazarları, zamanın dışında bir aylak, bir müsrif olarak tanımladıkları flâneur üzerine uzun bir makale kaleme almışlar ve onu, yeni şehirli alışveriş ve kalabalığı izleme eğlenceleriyle ilişkilendirmişlerdir. larousse a göre the flanéur, ancak büyük şehirlerde, metropollerde varolabilir; çünkü küçük taşra şehirleri onun hareketlerini kısıtlayabilir ve gözlemleri için yeterince geniş bir alan sunmaz. larousse, flanéurlerin çoğunun aylak olmasına rağmen, aralarında sanatçıların da bulunduğunu söylüyor ve yeni şaşırtıcı şehir manzarasının çok çeşitli yüzlerinin onlar için hammadde olduğunu ekliyor.
ayrıca jean baudrillard ve walter benjamin bu konuda okunması gerek kaynaklar. özellikle benjamin in pasajlar ı dikkatle okunmalı. bülent usta gonçarov un oblomov unu da flaneura örnek gösteriyor.
flaneur sözcüğünün kökenleri belirsizdir; 19. yüzyıl larousse ansiklopedisi, sözcüğün irlanda dilindeki libertine sözcüğünden türemiş olabileceğini yazıyor. larousse nin bu basımının yazarları, zamanın dışında bir aylak, bir müsrif olarak tanımladıkları flâneur üzerine uzun bir makale kaleme almışlar ve onu, yeni şehirli alışveriş ve kalabalığı izleme eğlenceleriyle ilişkilendirmişlerdir. larousse a göre the flanéur, ancak büyük şehirlerde, metropollerde varolabilir; çünkü küçük taşra şehirleri onun hareketlerini kısıtlayabilir ve gözlemleri için yeterince geniş bir alan sunmaz. larousse, flanéurlerin çoğunun aylak olmasına rağmen, aralarında sanatçıların da bulunduğunu söylüyor ve yeni şaşırtıcı şehir manzarasının çok çeşitli yüzlerinin onlar için hammadde olduğunu ekliyor.
ayrıca jean baudrillard ve walter benjamin bu konuda okunması gerek kaynaklar. özellikle benjamin in pasajlar ı dikkatle okunmalı. bülent usta gonçarov un oblomov unu da flaneura örnek gösteriyor.
anne iskoç baba burmalı, zaman zaman ingilizce, zaman zaman burma dilinde, zaman zaman hiçkimse dilinde (no man's language) elektronik şarkılar söyleyen hatun kişi. ilgi çekici kliplere sahip.
cilveleşmek. kikirdemeyi de içeren işveli hareketler.
eğlenceli, oynak, şikir şikir, fikir fikir bir şey. jelibona celibon demek gibi bir duygu.
başka insanların duymaması için kısık sesle yapılan konuşmalara verilen ad.