cin bakışlı gözleri ifade eden kelime grubu. gözler yerinde duramaz dört dönerler oyuklarında.
6 45 yayınlarından anarşizmin osmanlıcası üst başlığıyla çıkan 'baha tevfik' kitabı.
1976 doğumlu kanadalı şarkıcı ve söz yazarı leslie feist'in solo projelerinde kullandığı isim. 'broken social scene' adlı indie-rock toplulugunun da üyelerinden biridir. huzurlu sesi ve sakin parçaları var. kadın vokalleri sevenlere, özellikle 'tori amos', 'devics' gibi müzisyen ve grupları beğenenlere tavsiye edilir.
antoine dominique "fats" domino. 1928 new orleans, louisiana doğumlu klasik r&b ve rock n' roll şarkıcısı, şarkı yazarı ve piyanist.
(bkz: blues)
(bkz: blues)
'quentin leo cook'. dj. çok eğlenceli klipleriyle de keyfimize keyif katan insan.
-tartışmasız ve hayranlık duyulan bir şef yönetimi.
-ırk üzerinden toplumu tek parça haline getirmeye çalışmak.
-şef ve/veya yönetici kadronun belirlediği ve doğru bulduğu kurallara tartışmasız katılma.
-gerçeklerine uymayan veya şüphe duyanları dışlamak, aşağılamak, yoketmek.
-siyasi eylem olarak şiddete yönelme ve şiddetin yüceltilmesi.
-toplumu askeri modele göre örgütleme.
-devletçilik. ve devletin üstün ırklarının temsili, örneği haline gelmesi.
-toplumsal paronaya hali yaratma. sürekli düşman üretme.
-mistik ve metafizik bir toplu duygulanım yaratma stratejisi. ayinselleşen konuşmalar toplantılar.
-adresi belli olmayan tarzda konuşmalar da faşistlerin ortak davraışlarındandır. onlar ile başlayan ama kim oldukları asla kesin olarak söylenmeyen rakip ve düşmanlardan bahsederler.
-ırk üzerinden toplumu tek parça haline getirmeye çalışmak.
-şef ve/veya yönetici kadronun belirlediği ve doğru bulduğu kurallara tartışmasız katılma.
-gerçeklerine uymayan veya şüphe duyanları dışlamak, aşağılamak, yoketmek.
-siyasi eylem olarak şiddete yönelme ve şiddetin yüceltilmesi.
-toplumu askeri modele göre örgütleme.
-devletçilik. ve devletin üstün ırklarının temsili, örneği haline gelmesi.
-toplumsal paronaya hali yaratma. sürekli düşman üretme.
-mistik ve metafizik bir toplu duygulanım yaratma stratejisi. ayinselleşen konuşmalar toplantılar.
-adresi belli olmayan tarzda konuşmalar da faşistlerin ortak davraışlarındandır. onlar ile başlayan ama kim oldukları asla kesin olarak söylenmeyen rakip ve düşmanlardan bahsederler.
ingilizce osuruk anlamına gelen sözcük.
yarakmerkezli. sanırım sözcüğü dilimize 'beliz güçbilmez', elinor fuchs'un karakterin ölümü adlı kitabının çevirisiyle kazandırmıştır.
komşuların en güzeli.
ben harper'ın fight for your mind albümündeki parçalardan biri.
oh - excuse me mr.
do you have the time,
or are you so important that it stands still for you?
excuse me mr.
want you lend me your ear,
or are you not only blind but do you not hear?
excuse me mr. but isn't that your oil in the sea,
and the pollution in the air mr.,
whose could that be?
so, excuse me mr.
but ı'm a mister too.
and you're givin' mr. a bad name,
mr. like you.
and, ı'm taking the mr. from out in front of your name,
'cause it's a mr. like you that puts the rest of us to shame.
ıt's a mr. like you that puts the rest of us to shame.
and ı've seen enough,
oh - ı've seen enough,
ı've seen enough to know that ı've seen too much.
excuse me mr.
can't you see the children dying?
you say that you can't help them,
mr. you're not even trying.
excuse me mr.
just take a look around.
oh, mr. just look up and you will,
you'll see it's coming down.
oh, excuse me mr. but ı'm, ı'm a mister too.
and you're givin' mr. a bad name,
mr. like you.
so, ı'm taking the mr. from out in front of your name,
'cause it's a mr. like you that puts the rest of us to shame.
it's a mr. like you, puts the rest of us to shame.
and ı've seen enough,
ı've seen en..., ı've seen en...,
ı've seen enough to know that ı've seen too much.
ı've seen enough,
oh - ı've seen enough to know that ı've seen too much.
'cause mr. when you're rattling on heaven's gate.
by then it is too late.
'cause mr. when you get there,
they don't ask what you saved.
all they'll want to know mr. is what you gave.
so, excuse me mr.
but ı'm a mister too.
and you're givin' mr. a bad name,
mr. like... you.
so, ı'm taking the mr. from out in front of your name,
'cause it's a mr. like you puts the rest of us to shame.
mr. like you, puts the rest of us to shame.
oh...
...shame.
oh - excuse me mr.
do you have the time,
or are you so important that it stands still for you?
excuse me mr.
want you lend me your ear,
or are you not only blind but do you not hear?
excuse me mr. but isn't that your oil in the sea,
and the pollution in the air mr.,
whose could that be?
so, excuse me mr.
but ı'm a mister too.
and you're givin' mr. a bad name,
mr. like you.
and, ı'm taking the mr. from out in front of your name,
'cause it's a mr. like you that puts the rest of us to shame.
ıt's a mr. like you that puts the rest of us to shame.
and ı've seen enough,
oh - ı've seen enough,
ı've seen enough to know that ı've seen too much.
excuse me mr.
can't you see the children dying?
you say that you can't help them,
mr. you're not even trying.
excuse me mr.
just take a look around.
oh, mr. just look up and you will,
you'll see it's coming down.
oh, excuse me mr. but ı'm, ı'm a mister too.
and you're givin' mr. a bad name,
mr. like you.
so, ı'm taking the mr. from out in front of your name,
'cause it's a mr. like you that puts the rest of us to shame.
it's a mr. like you, puts the rest of us to shame.
and ı've seen enough,
ı've seen en..., ı've seen en...,
ı've seen enough to know that ı've seen too much.
ı've seen enough,
oh - ı've seen enough to know that ı've seen too much.
'cause mr. when you're rattling on heaven's gate.
by then it is too late.
'cause mr. when you get there,
they don't ask what you saved.
all they'll want to know mr. is what you gave.
so, excuse me mr.
but ı'm a mister too.
and you're givin' mr. a bad name,
mr. like... you.
so, ı'm taking the mr. from out in front of your name,
'cause it's a mr. like you puts the rest of us to shame.
mr. like you, puts the rest of us to shame.
oh...
...shame.
amerikalı çizer. new york'ta yaşamakta. muhalif çizimleriyle tanınan insan.
http://www.drooker.com/ adlı siteden çizimlerine bakılabilir.
http://www.drooker.com/ adlı siteden çizimlerine bakılabilir.
yaşamı kapitalist ilişki biçimlerine terk ettiğinde insanın içine düştüğü çıkmaz. insanlığın en büyük dertlerinden biri olarak görünse de aslında bu konuda dertli olanlar kapitalistlerdir. enerji kaynaklarının bolluğu ya da azlığı o kaynakların bulunduğu topraklardaki insanların hayatları için reel anlam ifade etmez. devletler tarafından kaynaklar için savaşılacağı zaman ya da savaş psikolojisi yaratılacağı zaman boğazlarına yapışıp kemerlerini daha da sıkmak için hatırlanır insanlar. ya savaşlarda ölecek etler ya da azaldı diye cezanın kesileceği kullar olarak değer görür insanlar. insani standartta yaşamak için gereken enerji kaynakları dünyada ihtiyacın bilmem kaç katı olarak bulunsa da, bu kaynakları bir türü paylaşamayan devletler ve şirketler bizler için hiç anlamı olmayan mücadelelere sokarlar bizi.
melih gökçek'in katıldığı tartışma programlarında tartıştığı insanın ya da sunucunun içinde neler olduğu belirsiz kağıtları suratına suratına sallarken dediği klasik laflarından birisi. hiç göremeyiz ama o belgeleri ve bilemeyiz neler yazdığını.
1979 yılında amerika'da kurulan radikal çevreci örgüt. antihiyerarşik ve otonom örgütlenmesine sahip örgütün simgesi de birbirine çatılmış ingiliz anahtarı ve taş kızılderili baltasından oluşur.
duyma da inan önerisinin değillemesi. duyduğuna inanamamasa da insan bazen sağır olanın duymayıp uydurduğunu da göz önünde bulundurmalı. yani sağır olanların inanamama gibi bir durumu yok mu? mastürbasyonun sağırlık yaptığını sözlüyorlar ya buna ne demel, hangisi geçerlii? duy da inanma mı, duyduğuna inanamama mı? mastürbasyon yapanlar duymayıp uyduruyorlar mı peki? kim uyduruyor bunları, ben duymadım.
elvis presley tarzı vokallerle led zeppelin parçalarını reggae coverları haline getiren amerikalı eğlenceli grup. zeppelin parçaları dışında kung fu fighting ve smoke on the water gibi parçaları da kendilerince çalmışlar.
istiklal caddesi mısır apartmanı 4. kat beyoğlu adresinde sahnesi bulunan tiyatro grubu.
lord byron' un onyedi kantodan oluşan şiir kitabı. kendisi ondördüncü kanto dosandokuzuncu sekizlikte koçaklamalı taşlama olarak sınıflandırır yazdığını. kadınları peşinden koşturan serseri bir yakışıklının hayat hikayesinden çok bir eleştiri klasiğidir don juan.
kısaca 'çiko'. zagor'un kankası.
kültür şokudur. gerçeküstü filmler izleyip o filmlerin perspektifinden kendi yerine bakmaya çalışmaktır. insanın, kendi kültürüne yabancı olan birininin gözlerinden kendi kültürüne bakması kadar travmatik ne olabilir ki? aslında, küreselleşme ayakları altında yutturmaya çalıştıkları kültürel açıdan budur biraz da.
do it yourself in kısaltması. kendi başına yap olarak çevirilebilir. punk desturu olarak kullanıldı. anticopirayt tavrın sloganı haline geldi. fanzinler de diy karşı duruşunun bir yansımasıdır.
iktidarın iletişimle yayıldığını anlatan söz. faşizmin de iki insan arasındaki ilişkide başladığını da unutmamak lazım.
1964 doğumlu hatun vokalist ve piyanist cazcı. 4 yaşında piyano derslerine başlamış. çocukluktan beri şarkı söylüyormuşum sanatçılık benim kanımda varmış diyen televole zanatçılarını hatırlayınca komik geliyor. ilk albümü 1989 yılında çıkmış. süper bir ablamız, heyecanla takip etmekteyiz.
sara lov ve dustin o halloran dan oluşan los angeles'lı sakin dream pop/indie grubu.
antik yunan tragedyalarında çözümlenmesi imkansız hale gelen sorunların çözülmesi için sahneye tanrı veya meleğin inmesi. tragedyalardaki olaylara ulvi ya da mistik müdahale demektir. makine tanrı olarak da çevirilebilir dilimize. ayrıca edebiyat ve sanatta metafor olarak kulanılan bir sözcük özelliği de vardır.
(bkz: tragedya)
(bkz: tragedya)