dilimize arapçadan geçmiş olup iki ayrı anlamı mevcuttur. icma kelimesinin ilk anlamı toplama demektir. bir din terimi olarak anlamı ise islam alimlerinin bir konuda fikir birliği etmeleridir. kelime yapı itibariyle isimdir.
insanlığın teknoloji ile olan birlikteliğini özetleyen söz.
dik açı karşısındaki üçgenin en uzun kenarıdır. aynı zamanda dik kenarların kareleri toplamı hipotenüsün karesine eşiitir~.3-4-5 üçgeninde 5 hipotenüstür. 3 ün karesi+4 ün karesi= 25 ( 5 in karesi)~
farsça `but` kelimesinin söylemini değişmesiyle put kelimesi ortaya çıkan cümle. tasavvuftaki inanç; her insanı mana aleminden uzaklaştıracak bir nefse sahip olduğudur. bu deyiş ; kişinin kendi nefsini (putunu) terbiye etmeden bir başka varlığa tam manası ile kul olamayacağını anlatmak amacındadır.
topluluğa hitap etmeye hazırlanan hatiplerin kurabilecekleri bir cümle. dinleyicileri sûkunete ve itidale davet eder.
nazilerin `yaşasın hitler` mealindeki selamlaşma sözcüğü.
merkezi adıyaman`ın kahta(menzil) ilçesinde olan bir tarikat asıl adı nakşibendi tarikatıdır.
kabul görmeyen bir dil kuramı diyebiliriz. atatürk`ün önderliğinde başlatılan çalışma aslında bilimsel olmaktan ziyade siyasi bir amaç taşımakta ve ümmet devletten milli devlete geçişi desteklemek misyonu üstlenmektedir. ama bir dönem (ki mili şef dönemidir) her şeyi sulandıran ülke büyüklerimizin bunu da sulandırarak bütün kelimelerin kökünü türkçeye dayandırmaya çalışmışlardır.
yasama, yürütme ve yargının tek elde toplanması.
devlet yönetiminde yasama, yürütme, yargının birbirinden ayrı olmasıdır. ülkemizde 1924 anayasasıyla benimsenmiştir.
latincede kılıç anlamına gelen kelime. gladyatör ise iyi kılıç kullanan anlamına gelmekteydi vakti zamanında ama zamanla misyonu değişti.
pinokyo`nun mucidi olan kişidir. daha önceleri opsiyonel olarak kullanıma sunulan pinokyo`nun burun uzama hadisesi son olarak standart hale getirilmiştir. biraz daha ömrü vefa etseydi, otomatik şanzumanlısını yapacaktı.
1- bir erkek ismi.
2- mavera-ün nehiri oluşturan iki ırmaktan birisi.
2- mavera-ün nehiri oluşturan iki ırmaktan birisi.
dünya üzerinde 100 milyondan fazla taraftarı olan hristiyan mezhep. hristo-yahudilik ile paralellik gösteren tutumları hayret verici derecededir.
milli eğitim bakanlığı bünyesindeki eğitim öğretim sınıfı mensubu personele ödenen ücrettir.
marshall de villars`a ait bir söz. düşmanın attığı taş değmez bana dostun attığı gül yareler beni türünden bir meali vardır.
hacı bektaşi veli öğretisidir. buna göre şeriat, tarikat, marifet ve hakikat şeklinde dört kapı mevcuttur. her kapıda da on makam vardır.
birine karşı gelmek, sert cevap vermek.
aynı amaç etrafında kümelenmiş insan topluluğu.
bir celal bayar söylemi.
1926 yılında yaşanan olay.
lozan`dan üç yıl sonra, bir türk vapuru bir fransız vapuru ile açık denizde çarpışıyor. türk vapuru batıyor. sekiz türkün canı da kayboluyor. lotus vapuru istanbul`a gelince, türk adliyesi olaya el koyuyor. fransız gemisinin nöbetçi kaptanı demons`u tutukluyor. fransız büyük elçiliği kaptanın serbest bırakılmasını istiyor; biz adliyeye hükümetin hiçbir suretle müdahale edemeyeceği cevabını veriyoruz. fransız basını işi kızıştırıyor. türkiye`nin aleyhinde şiddetli yazılar yazılıyor. türklerin devletlerarası hukuku bilmedikleri, lozan`da elde ettikleri neticeye lâyık olmadıkları iddia ediliyor. bu esnada mahmut esat heyecan içindedir. adliyemizin tuttuğu yolun doğruluğuna emindir. kuvvetli hukuk tahsili ulusal onuru ilgilendiren konulardaki duyarlılığı ona, yönünü kolayca gösteriyordu. gazetelerimiz, hukukçularımız arasında tereddüde düşenler, acaba haksız mıyız, demons`u serbest bıraksak iyi olur diyenler de vardı. mahmut esat herkesi ikna etmeye çalışıyor ve bu meselede geri çekilmenin hem uluslararası itibarımızı sarsacağını, hem de çok sevdiği ve inandığı başbakanının lozan`da bin bir zorlukla kaldırdığı adli kapitülasyonlara türkiye kapılarını yeniden aralamak olacağını söylüyordu. mahmut esat anlatıyor:
`-bir gün atatürk ve inönü beni nezdlerine çağırdılar. meseleyi bir daha izah etmemi emrettiler. anlattım ve sözlerimi şöyle tamamladım: - paşam, lahey adalet divanına gidelim, kimin haklı olduğu meydana çıksın. ben hakkımızdan eminim. müsaade ederseniz davamızı ben müdafaa edeyim. kaybedersem memlekete bir daha dönmem. fakat kazanacağız. hem adalet divanı önüne gitmeden fransızların dediğini yapacak olursak fransız devletinin tehditleri karşısında boyun eğmiş olacağız, bu da onlara diğer meselelerde aynı tehditleri öne sürdürmek cesaretini verecektir. halbuki lahey divanına gidersek davayı kaybetsek dahi şeref ve haysiyetimiz zedelenmez. zira milletlerarası bir mahkemenin hükmüne uymak şerefsizlik değil, bilakis büyük şereftir.`
bu sözler üzerine (atatürk) kendisine: `-güle güle git kazanacaksın, kazanmasan da memleket seni bağrına basacaktır` diyorlar.`
(ışıtman, tarık ziya, mahmut esat bozkurt hayati-şahsiyeti-eserleri, izmir 1944, s. 19-20)
tarihe bozkurt-lotus davası olarak geçen bu dava uluslararası hukuk alanına yeni bir konu sokmuştur. gemi, uçak gibi araçlarında ülke toprağı olarak kabul görmesine neden olmuştur.
lozan`dan üç yıl sonra, bir türk vapuru bir fransız vapuru ile açık denizde çarpışıyor. türk vapuru batıyor. sekiz türkün canı da kayboluyor. lotus vapuru istanbul`a gelince, türk adliyesi olaya el koyuyor. fransız gemisinin nöbetçi kaptanı demons`u tutukluyor. fransız büyük elçiliği kaptanın serbest bırakılmasını istiyor; biz adliyeye hükümetin hiçbir suretle müdahale edemeyeceği cevabını veriyoruz. fransız basını işi kızıştırıyor. türkiye`nin aleyhinde şiddetli yazılar yazılıyor. türklerin devletlerarası hukuku bilmedikleri, lozan`da elde ettikleri neticeye lâyık olmadıkları iddia ediliyor. bu esnada mahmut esat heyecan içindedir. adliyemizin tuttuğu yolun doğruluğuna emindir. kuvvetli hukuk tahsili ulusal onuru ilgilendiren konulardaki duyarlılığı ona, yönünü kolayca gösteriyordu. gazetelerimiz, hukukçularımız arasında tereddüde düşenler, acaba haksız mıyız, demons`u serbest bıraksak iyi olur diyenler de vardı. mahmut esat herkesi ikna etmeye çalışıyor ve bu meselede geri çekilmenin hem uluslararası itibarımızı sarsacağını, hem de çok sevdiği ve inandığı başbakanının lozan`da bin bir zorlukla kaldırdığı adli kapitülasyonlara türkiye kapılarını yeniden aralamak olacağını söylüyordu. mahmut esat anlatıyor:
`-bir gün atatürk ve inönü beni nezdlerine çağırdılar. meseleyi bir daha izah etmemi emrettiler. anlattım ve sözlerimi şöyle tamamladım: - paşam, lahey adalet divanına gidelim, kimin haklı olduğu meydana çıksın. ben hakkımızdan eminim. müsaade ederseniz davamızı ben müdafaa edeyim. kaybedersem memlekete bir daha dönmem. fakat kazanacağız. hem adalet divanı önüne gitmeden fransızların dediğini yapacak olursak fransız devletinin tehditleri karşısında boyun eğmiş olacağız, bu da onlara diğer meselelerde aynı tehditleri öne sürdürmek cesaretini verecektir. halbuki lahey divanına gidersek davayı kaybetsek dahi şeref ve haysiyetimiz zedelenmez. zira milletlerarası bir mahkemenin hükmüne uymak şerefsizlik değil, bilakis büyük şereftir.`
bu sözler üzerine (atatürk) kendisine: `-güle güle git kazanacaksın, kazanmasan da memleket seni bağrına basacaktır` diyorlar.`
(ışıtman, tarık ziya, mahmut esat bozkurt hayati-şahsiyeti-eserleri, izmir 1944, s. 19-20)
tarihe bozkurt-lotus davası olarak geçen bu dava uluslararası hukuk alanına yeni bir konu sokmuştur. gemi, uçak gibi araçlarında ülke toprağı olarak kabul görmesine neden olmuştur.
transfer sezonlarında kulübü ile sözleşme yenileyecek kendi profesyonel ruhu amatör sporcu davranışı.
çocukluk günlerinin unutulmaz lezzeti. bisküvinin birisi yatırılır tezgaha sırt üstü~fantazi yapmıyoruz kendinize gelin~ güllü lokumlardan iki tanesi üzerine koyulur. diğer bisküvi de yüzüstü serilir bunların üzerine. bastırılır bisküviler kırılmadan.
sözlük yazarına da okuyanına da keyif veren anlamlardır. konu güzel anlam da uzun ise, tiryakiler bir sigara yakıp arkasına yaslanıp anlam okumaktan keyif alırlar.