yokluk.
sözlüğün son bir iki haftadır aldığı sıfatlardan birisidir aynı zamanda. acı olan sefil olmak için neden olmayışıdır. sefalet halinde olmanın nedeni bilinmeyişidir. keşmekeştir.
duyumculuk.
bilgiye ulaşmadaki yolun duyum olduğunu savunan düşünce sistemi.
bilgiye ulaşmadaki yolun duyum olduğunu savunan düşünce sistemi.
izmir güzelyalı'da bir cafe. genel bir yorum ile, sıradan. fakat çay sevmeyen bünyeye o muhteşem tarçınlı kurabiyeleri ile çay içirtebiliyorlar. karar veremediğim çayları mı, yoksa kurabiyeleri mi daha güzel.
adamlara helal olsun denilecek bir duman şarkısı. bence şarkıyı şarkı yapan içindeki muhalif tavır. bazen ciddi ciddi recep tayyip erdoğan'a yazıldığını düşünüyorum.
morphine grubunun olağanüstü şarkısı.
beğenmeyen müzikten anlamıyordur. bu kadar olağanüstü işte bu şarkı.
beğenmeyen müzikten anlamıyordur. bu kadar olağanüstü işte bu şarkı.
en büyük favorinin 4. turda yalan olduğu turnuva. (nadal) finalde federer var. alsın artık şu roland garros'u. rakibi soderling. kadınlarda ise rus hakimiyetine devam. safina ile kuznetsova nasıl derler hah, kozlarını paylaşacak. hadi bakalım. güzel bir hafta sonu biz tenis severleri beklemekte. go on fedex.
1891'de başlayan, paris'te düzenlenen tenis turnuvası.
toprak kortta oynanan tek grand slam'dir. grand slamlerin en eğlencelisi, keyif vericisidir. toprakta oynanması sebebi ile toplara yetişme ihtimali daha fazladır. bu da uzun rallilerin oluşmasını sağlar. uzun ralliler de tenisin en güzel yanıdır. mayıs sonu hairan başı düzenlenir. 1999 kadınlar finali yani graf-hingis finali tarihe geçmiştir.
aynı zamanda ünlü bir fransız pilotun adıdır.
toprak kortta oynanan tek grand slam'dir. grand slamlerin en eğlencelisi, keyif vericisidir. toprakta oynanması sebebi ile toplara yetişme ihtimali daha fazladır. bu da uzun rallilerin oluşmasını sağlar. uzun ralliler de tenisin en güzel yanıdır. mayıs sonu hairan başı düzenlenir. 1999 kadınlar finali yani graf-hingis finali tarihe geçmiştir.
aynı zamanda ünlü bir fransız pilotun adıdır.
sam mendes'in yönettiği, başrollarinde kate winslet ve leonardo dicaprio'nun olduğu, ülkemizde daha vizyona girmemiş bağımlı amerikan filmi. film nasıl mı?. bence çok başarılı. kate'm bu sene oscar'ı alır ve ah bu başa bela hayallerimiz diyorum.
bir alt kültür müziği. ege hatta izmir kökenlidir. göçün, sürgünün ve acının müziğidir. iki kültürün iç içe geçmişliğinin en güzel ve en melodik adıdır.
cümle-anlatım bozukluklarını, dil bilgisi kurallarını, imla hatalarını düzelten kişi. düzeltmen diye türkçe'ye çevirebiliyoruz ama bu da kritik ve çektiği yere gidebilecek bir sözcük oluyor. en iyisi orijinali.
sabıkalının yeniden suç işleme eğilimi.
genel olarak güzel koku olarak tanımlanır. rahiya diye yazıldığı da olur.
bu güzel koku anlamına gelen sözcük kendi anlamındaki gibi; efsunludur, büyülüdür.
bu güzel koku anlamına gelen sözcük kendi anlamındaki gibi; efsunludur, büyülüdür.
kaş boyamaya yarayan siyah boya.
(bkz: mahmure)
(bkz: mahmure)
phillip noyce'nın yönettiği başrollerinde everlyn sampi, tianna sansbury, laura monaghan ve kenneth brabagh'ın oynadığı gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan gerçek bir film.
avustralyalı siyahi bir kızın hikayesi. bir yol, bir kaçış, bir özgürlük, bir dram hikayesi. peter gabriel'in müziklerini yaptığı doksan dakikalık film su gibi akıp gidiyor göz yaşları eşliğinde.
filme adını veren çit ise; avustralya kıtasını baştan sona saran ve tavşanları ekili arazilerden uzak tumak için yapılmış dünyanın en uzun çitine verilen isimdir.
avustralyalı siyahi bir kızın hikayesi. bir yol, bir kaçış, bir özgürlük, bir dram hikayesi. peter gabriel'in müziklerini yaptığı doksan dakikalık film su gibi akıp gidiyor göz yaşları eşliğinde.
filme adını veren çit ise; avustralya kıtasını baştan sona saran ve tavşanları ekili arazilerden uzak tumak için yapılmış dünyanın en uzun çitine verilen isimdir.
saf, temiz, el değmemiş.
aft denen ağız yarasına iyi gelen merhem. ama zamanında sürmek gerek. o illet yara iyice yerleştikten sonra, ne yapsan çok da kar etmez.
beirut şahaseri. şarkı gibi şarkı. pek bi ala.
(bkz: beirut)
(bkz: beirut)
sanayi sonrası anlamına gelen kavramsallaştırma.
daniel bell'in sayesinde popülerlik kazanan bir terimdir. ona göre bu tip toplumların özelliği; bilgi temelli olmalarıdır. toplumsal hareketin temeli bilgidir. ayrıca hizmet sanayilerinin ön planda olma halidir.
daniel bell'in sayesinde popülerlik kazanan bir terimdir. ona göre bu tip toplumların özelliği; bilgi temelli olmalarıdır. toplumsal hareketin temeli bilgidir. ayrıca hizmet sanayilerinin ön planda olma halidir.
batı avrupa'nın kuzeyindeki, denizden kazanılmış alçak ve düzlük topraklara verilen isim. sık sık su baskınlarına uğrarlar. hollanda topraklarının büyük bir kısmını oluştururlar.
fransız dilbilimcisi, yayımcısı.
soyadı olan larousse, bugün fransa'da sözlük kelimesi ile eş anlamlı olarak kullanılır.
soyadı olan larousse, bugün fransa'da sözlük kelimesi ile eş anlamlı olarak kullanılır.
avustralyalı tenisçi. ama başına eski koymak gerekiyor. grand slam zaferi var, us open'da. (1997-1998 olmak üzere iki kere)
çok başarılı servis vole oyunu ile tanınıyor. tüm maçları keyif veren ender tenisçilerden. çocuklara yardım konusunda da aşmış kişi aynı zamanda.
çok başarılı servis vole oyunu ile tanınıyor. tüm maçları keyif veren ender tenisçilerden. çocuklara yardım konusunda da aşmış kişi aynı zamanda.
bir araya getirilme. postmodernizim ile dile yerleşmiş bir kavramdır. genel olarak kültürel biçemlerde oluşturulur. bu da farklılığın, çeşitliliğin ve belirsizliğin ve de kimliklerin bir araya getirilme işlemidir. kendi gibi düzensizliğe sahiptir. düzensizlik ve kolaj ile beslenir.
neffa'nın saturno contro'da seslendirdiği şarkı ötesi şey. havada asılı tutar adamı. aşk gibi valla.
dammi passione
anche se il mondo non ci vuole bene,
anche se siamo stretti da catene
e carne da crocifissione
presto noi sogneremo
distesi al sole di mille primavere
senza il ricordo di questa prigione,
di un tempo lontano ormai.
abbracciami e non lasciarmi qui
lontano da te
abbracciami e fammi illudere
che importa se questo è il momento in cui tutto comincia e finisce
giuriamo per sempre però
siamo in un soffio di vento che già se ne va
c\'erano le parole
c\'erano stelle che ho smesso di contare
perso nei giorni senza una ragione,
nei viaggi senza ritornare.
ora tu non spiegare
tanto lo sento
dove vuoi il dolore
quando la notte griderà il mio nome
nessuno ricorderà
abbracciami e non lasciarmi qui
lontano da te
abbracciami e fammi illudere
che importa se questo è il momento in cui tutto comincia e finisce
giuriamo per sempre però
siamo in un soffio di vento che già se ne va...
siamo in un soffio di vento che già se ne va
dammi passione
anche se il mondo non ci vuole bene,
anche se siamo stretti da catene
e carne da crocifissione
presto noi sogneremo
distesi al sole di mille primavere
senza il ricordo di questa prigione,
di un tempo lontano ormai.
abbracciami e non lasciarmi qui
lontano da te
abbracciami e fammi illudere
che importa se questo è il momento in cui tutto comincia e finisce
giuriamo per sempre però
siamo in un soffio di vento che già se ne va
c\'erano le parole
c\'erano stelle che ho smesso di contare
perso nei giorni senza una ragione,
nei viaggi senza ritornare.
ora tu non spiegare
tanto lo sento
dove vuoi il dolore
quando la notte griderà il mio nome
nessuno ricorderà
abbracciami e non lasciarmi qui
lontano da te
abbracciami e fammi illudere
che importa se questo è il momento in cui tutto comincia e finisce
giuriamo per sempre però
siamo in un soffio di vento che già se ne va...
siamo in un soffio di vento che già se ne va
teniste izlenmesi en zevkli vuruşlardan biri. filede bulunan rakibin, topa dokunmasına fırsat vermeden onu geçen ve puan olan vuruşlara denir. file önü tenisin heyecanını izlettirir bizlere.
fransızca kökenli bir sözcük olup barış anlamına gelir. savaşçı hareketlerin ve girişimlerin reddedilmesi ve her durumda barışın korunması anlayışını simgeler.