orta karar uçtur. sıfır beş gibi kolay kırılmaz, bununla birlikte sıfır dokuz gibi kalınlık hissi vermez.
kullanması havalı olan uçtur. "bak işte ince uçla yazıyorum ama kırılmıyor, ben artık kalem tutmasını öğrendim" cakası içinde saklıdır.
tombow kısmı pek zikredilmeyen uçtur.
- hocam sizin eve bir doğru gidiyor.
- sana ne?
- ama yanında 4 yanlış var.
- e o zaman bana ne... bir dakika lan bizim eve mi dedin sen?
- sana ne?
- ama yanında 4 yanlış var.
- e o zaman bana ne... bir dakika lan bizim eve mi dedin sen?
en sonunda fişi prizden sökmekle sonuçlanacak olan veryansındır.
japonca'da yusufçuk anlamına gelen tombow'dan adını alan uç çeşidi.
var olduğu söylenen ancak olmayan özgürlüklerden yalnızca biri. sürekli atıp tutarız hoşgörü toplumuyuz diye ancak biri bizden farklı düşünsün, çoğunluk gibi inanmayıp çoğunluk gibi yaşamasın, işte orada anlaşılıyor bu özgürlüğün varlığı ve yokluğu.
sınav öncesi türbelerin insanlarla dolup taşmasına neden olan saçmalık. işin inançsal boyutu sadece kişileri ilgilendirir. iyi bir insan olduklarını düşündükleri kişilerin mezarlarını ziyaret edip inançlarının gereğini yerine pek ala getirebilirler. zaten buna da inanç özgürlüğü deniliyor. lakin çalışılarak, emek vererek kazanılan bir sınavda ruhani zatlardan torpil falan mı isteniyor, burasını anlamak güç. yani düşünsene, ikimizden biri çok çalışacağız, ter dökeceğiz ama aramızdan çalışmayan kişi sınav öncesi türbe ziyaret etti diye diğerinin önüne geçecek. en başta inancına saygısızlık yapıyor bunu yapan. onun da farkında değil.
üzerinde emeğiniz emanetimizdir yazan, külliyen yalan olan kalemdir. kalem diyorum bak yalan olan, kalem.
sınav kalemi değil resim kalemidir. sınav kalemi olan 2 buçuk b olanıdır.
hatırlanmayan karşılaşmadır. böyle ülkeleri neden dünya kupasına alıp maç oynatırlar ki...
sevilmediğini düşünen, ilgi isteyen babadır.
küçük bir çocukken kavga ederken kavgayı bitiren cümledir. eskinin kavgaları bile adildi. gözüne toz kaçan bir insana vurmak namertlik olarak atfediliyordu.
(bkz: nereden nereye)
(bkz: nereden nereye)
(bkz: aydınlık günler)
1984vari bir hayatın tam ortasına dalmaktır. distopyanı öpeyim be birader. şaka bir yana, olur mu olur. ben de dolunay'a reklam verilmesinden korkanlardanım. düşünsenize, dolunay'ın tam ortasında mc donalds logosu...
cevabı evet olan soru. adamlar koç gibi hayat yaşıyor. bizdeki de koyundan hallice.
gerçekleri türkan şoray tarihi de gönül yazar kalıbından hallice olan benzetme.
dijital fotoğrafçılık ile birlikte tarihe karışan sorun. o değil de, eskiden fotoğrafçılık ile uğraşmak amma da zordu be.
insanın narsist ve faşist bir canlı olduğunun göstergelerinden biri olan zalimliktir. o canlı hayatın başladığı sularda milyonlarca yıl içerisinde sen onu alıp evinin bir kenarına dekor yap diye evrimleşmedi. sahi, kime anlatıyoruz, ne de olsa denizlerde milyarlarcası var, sen 1 tanesini alıp duvarına asınca soyu mu kurumuş oluyor değil mi?
kadınların takı merakına kurban giden canlıdır.
(bkz: deniz yıldızı toplayıp süs eşyası yapmak)
(bkz: deniz yıldızı toplayıp süs eşyası yapmak)
"yediğinin kaynağı belli değil" anlamına gelen harika bir kelime oyunu. maalesef pek çok ürünün üzerinde bu ibare yazmaktadır. neredeyse tüm ayçiçek ve mısırözü yağ kutularında bu yazıya denk gelmek mümkündür. ola ki ne yediğinizi ve yediğiniz ürünün kaynağını merak ettiğinizde bu ibareye denk gelmektesiniz. yani diyor ki: "fazla şey etme, bulduğuna şükret ve indir mideye". bir ürünün üzerine bu ibareyi koyduğunuzda o ürün otomatik olarak kaynağı belirsiz oluyor. ne demek "yerli ve ithal hammaddeden" ya. menşei neresi? yerli ve ithal hammadde. allah'tan türkiye'de üretmişsiniz ve lütfedip yazmışsınız.
a101'de satılan, emsallerine göre bir tık daha ucuz olan ayçiçek yağı. özellikle bugünlerde raflarda bulunamadığı da olabiliyor malum ekonomik koşullar yüzünden.
(bkz: vera ayçiçek yağı)
tiyatro sahneleri çok fazla temizlenmediği için gelişen hadisedir.
imza: mal beyanı.
imza: mal beyanı.