hiç de zevkli olmayan eylemdir. açık havada mis gibi tüttürmek var iken ufacık alanda içmek de nedir yahu?
ben on yıldır adana`da yaşayan biri olarak haberdeki kızın babasının söylediği şeylere güldüm. bir adanalının böyle bir durumda bu kadar düzgün konuşması imkansız gibi bir şey. en azından `ulan anasını siktiğimin çocuğu` diye başlamıştır adam konuşmaya.
tanım: adana`da olduğu için hiç garipsenmeyecek kızdır.
tanım: adana`da olduğu için hiç garipsenmeyecek kızdır.
bize tehdit olabilecek bir davranış sergilemediği halde hemen hemen bütün haşeratı öldürmemize (herkes değil) karşılık olarak sokan arıdır.
onca olaydan sonra gülmek için vücutta uygun bir organ aramaya çıkaracak yazıdır.
içinde geçen `dünyanın hiçbir Nüzhet`i yalan söylememelidir` sözüyle insanı yakan, yıkan, hasta çocuğun içindeki o derin ve samimi aşkı en saf haliyle gösteren muhteşem romandır.
okunduktan sonra, bilge kağan`ın taa 1400 yıl öncesinden bugüne selam çaktığı görülebilecek olan ve `edebi anlamda yazılı ilk` türk eseridir. ara ara okumanın gerekli olduğu yazıtlardır.
ek: okumamış olanlar için talat tekin`in `orhon yazıtları,` hüseyin namık orkun`un `eski türk yazıtları,` muharrem ergin`in `orhun abideleri` adlı kitapları incelenebilir. fırsatınız varsa göktürk alfabesi öğrenip asıl metinden okumanın ayrı bir keyfi olur. ve hatta daha çok fırsatınız varsa yerinde görmek en güzelidir.
ek 2: 13. yy moğol tarihçisi cüveyni de bir kitabında bu taşların var olduğunu söylemiştir.
ek: okumamış olanlar için talat tekin`in `orhon yazıtları,` hüseyin namık orkun`un `eski türk yazıtları,` muharrem ergin`in `orhun abideleri` adlı kitapları incelenebilir. fırsatınız varsa göktürk alfabesi öğrenip asıl metinden okumanın ayrı bir keyfi olur. ve hatta daha çok fırsatınız varsa yerinde görmek en güzelidir.
ek 2: 13. yy moğol tarihçisi cüveyni de bir kitabında bu taşların var olduğunu söylemiştir.
bir de üç kere tekrarlandı ise ilkinden daha kötü bir duyguya neden olandır.
(bkz: yalnızız)
(bkz: yalnızız)
5 manat`ın üzerinde orhun yazıtlardan göktürk alfabesi ile bir parça da olan azerbaycan parasıdır.
birinci anlamda belirtildiği üzere d. bahçeli ile ün saldıktan sonra mhp`li belediyelerin de küçük bir kutu içinde bayramda seyranda dağıttıkları ve kutunun üzerine gerçekten de `püskevit` yazdıkları yiyecek. çaya bandırılıp yenileni de pek bir tatlı olur.
bir ara moda olup herkesin dilinde olan şey.
zaman zaman samimi gelen, zaman zaman da iticilikte zirveyi zorlayan konuşma biçimidir.
bazı zamanlarda söylenilmesinin pek mutlu edeceği bir söz dizisidir.
görev yaptığı ildeki halka açık olan bir yüzme havuzunu eşinin yüzmesi için aynı halka kapatması ile namusunu ne kadar koruduğunu göstererek gönüllere taht kurmuş validir.
durduk yere gelen mutsuzluk hissinden çok daha az gelen histir.
bazen pek bir zevkli olan aşktır.
benim hoşuma gider örneğin. tribi yok, dırdırı yok, şusu yok busu yok. Buraya kadar güzel. ama kendisi de yok. işte burası kötü. bazen oluşu da güzel olmayışı da. garip bir şey işte.
benim hoşuma gider örneğin. tribi yok, dırdırı yok, şusu yok busu yok. Buraya kadar güzel. ama kendisi de yok. işte burası kötü. bazen oluşu da güzel olmayışı da. garip bir şey işte.
karşılık bulsa dahi saplantıdan kurtulamayacak olan aşktır. çünkü aşkın kendisi takıntıdır.
tehlike konusunda bir şey diyemeyeceğim.
tehlike konusunda bir şey diyemeyeceğim.
eğer sararmisizmaritvefotograflar adlı yazar gibi biri ise okula dair merak ettiği tek şey, okulun kütüphanesi olabilecek olan öğrencidir.
not: kişisellik katmadan gayet tarafsız bir anlam girdim. kendimi tebrik ediyorum.
not: kişisellik katmadan gayet tarafsız bir anlam girdim. kendimi tebrik ediyorum.
genellikle birbirine yakın olan kişiler arasında var olduğu söylenilen veya sanılan şeydir.
ancak ötekinden daha dar anlamda kullanılanı da vardır ki ben bunun üzerine duracağım. samimiyet, kişinin düşündüğünü veya hissettiğini yalansızca ortaya koymasıdır. mevlana `Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol` derken aynı samimiyetten söz etmiştir ve etmektedir. bununla birlikte bir türk repçisi `ağaçkakan` bir şarkısında `kötü adamların kötülüğü samimi olur` derken samimiyetin ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğini vurgulamıştır. insanların bir başkaları hakkında ileri geri konuştuğu veya yaptığı şeyleri sık sık görüyorum. en yakın arkadaşlarına bile yapanları gördüm kaç defa. bu insanlara `samimiyetsizsin, işte seninle bu yüzden görüşmek istemiyorum` dediğimde de öyle olmadıklarını söylüyorlar. o sırada da aklıma peyami safa`nın -sanırım- yalnızız adlı romanından bir söz geliyor aklıma: `insanın en kolay aldatabildiği budala yine kendisidir.`
ek: ağaçkakan`ın yukarıdaki sözü, `uyuyan adam` adlı albümündeki `köpekler ve sigara paketleri` adlı şarkıda geçmektedir.
ancak ötekinden daha dar anlamda kullanılanı da vardır ki ben bunun üzerine duracağım. samimiyet, kişinin düşündüğünü veya hissettiğini yalansızca ortaya koymasıdır. mevlana `Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol` derken aynı samimiyetten söz etmiştir ve etmektedir. bununla birlikte bir türk repçisi `ağaçkakan` bir şarkısında `kötü adamların kötülüğü samimi olur` derken samimiyetin ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğini vurgulamıştır. insanların bir başkaları hakkında ileri geri konuştuğu veya yaptığı şeyleri sık sık görüyorum. en yakın arkadaşlarına bile yapanları gördüm kaç defa. bu insanlara `samimiyetsizsin, işte seninle bu yüzden görüşmek istemiyorum` dediğimde de öyle olmadıklarını söylüyorlar. o sırada da aklıma peyami safa`nın -sanırım- yalnızız adlı romanından bir söz geliyor aklıma: `insanın en kolay aldatabildiği budala yine kendisidir.`
ek: ağaçkakan`ın yukarıdaki sözü, `uyuyan adam` adlı albümündeki `köpekler ve sigara paketleri` adlı şarkıda geçmektedir.
iyi bir baba, her şeyde yanında olduğunu bildiğin bir abi/kardeş.
hoş gelmiş,
ama pek hoş bulamamış yazardır.
esenlikler olsun.
ama pek hoş bulamamış yazardır.
esenlikler olsun.
rusların güneye gitmek amacıyla benzer bir istektir.
1965 doğumlu, Balıkesirli ve romanlarında çoğunlukla Balıkesir`i ve Balıkesirlileri işleyen yazar.
şöyle ilginç gelen bir yönü var bu yazarın: lise mezunu bile değil, zamanında Balıkesir`de, zağanos paşa camiinin karşısında bir bakkal işletmiş. Şimdi emekli olmuş. sadece okumak ve yazmakla uğraşıyor. bir de çay getirip götürüyor. yedi eseri var. altısı ödüllü. bir zamanlar oldukça içine kapanık birisiymiş. o kadar ki, yazar olup ödüller aldığını bazı akrabaları bile bilmiyormuş. neden sonra biraz daha bilinir olmuş. ama yine bilmeyen birçok kişi var.
edebiyatına gelecek olur isek...
romanlarında edebiyatın hemen hemen bütün imkânlarını kullanmaya çalışıyor. bilinç akışı isterseniz gümbür gümbür, leith motif derseniz gırla, geri dönüşler, şunlar bunlar hepsi bir arada. arapça ve farsça kökenli olan eski türkçeyi ve ondan da eski olan öz türkçeyi ve günümüz türkçesini bir arada kullanıyor. bu bakımdan sözcük dağarcığı oldukça geniş diyebiliriz.
eserlerinin genellikle ciddi bir havada geçmesine karşın bazen kahkaha attıracak yerleri de mevcut. psikoloji, sosyoloji, tarih, felsefe vb. alanlara oldukça hakim. ki eserlerinde bunların pırıltılarını da görebiliyoruz.
eserleri:
efendi dayının kozalakları (bu kitabının ön sözünde şaşırtıcı şeyler yazmış. yazdığı ilk roman. katıldığı yarışmadan bir ödül alamasaymış yazmayı bırakacağını söylemiş ama kendisinin de beklemediği biçimde birincilik ödülü alınca yazmaya devam etmiş. ayrıca, a.g.e ilk olduğundan ötürü pek çok eksiği olduğunu, bir ara tekrar elden geçirip düzeltmeyi aklına koyduğunu ama bunun okuyuculara saygısızlık olacağını düşündüğü için herhangi bir düzeltme yapmaktan vazgeçmiş. (bkz: samimiyet) )
yeşil çeşme (kitabın ilk baskısında adı `polika`nın yeşil çeşmesi` imiş ama yeni baskıları `yeşil çeşme` olarak çıkıyor.)
zemheri kuyusu (2005 yılında türkiye yazarlar birliği roman ödülünü almış bu roman. romanda kimi ararsanız var. bergson, fuzuli, şeyh galib, necip fazıl, peyami safa, nurettin topçu (af edersiniz, gerisi aklıma gelmedi)... can meclisi adlı bölümde şeyh galib`in bir sözü var ki okuyanı afallatır: `f harfiyle başlıyor klavyemiz` )
melengicin gölgesinde (zemheri kuyusu adlı romanın baş karakterleri olan fuat ile hayrünnisa bu romanda da varlar. romanda dikkati çekecek bir şey var: kişilerin kullandıkları bütün eşyaların markalarının adı açıkça yazıyor. ve italik olarak yazılmış ki dikkat çeksin diye. ama bunun nedeni tabi ki reklam yapmak değil. modern yaşamdaki markalaşmaya ve tüketim toplumuna vurgu yapmaya çalışmış. gündelik olarak kullandığımız eşyalara şöyle bir göz attığınızda markasız bir eşyamızın yok gibi olacağını görebilirsiniz.)
kargalar derneği (kapak arkası yazısından başka bir şey yazamayacağım çünkü okumadım daha. merak eden internetten araştırabilir.)
erlik (daha rahat bir ortamda yazmak için istanbul`dan balıkesir`e gelen bir bayan yazarın tanıştığı insanlar ve tanık olduğu olaylar üzerine kurulu roman. ek bilgi: erlik, türk mitolojisinde kötülüğün başıdır. 1. dünya savaşı sırasında gönderilen ancak adresine tam olarak 75 yıl sonra ulaşan bir mektup da var romanda. erlik`in yardımcıları körmesler ile onların karşısındakilerin, yani `arkar`ların gizli savaşları da var. bir bakıma iyi ve kötünün savaşı. bu roman bence çok değerli. okunmalı.)
kuvayı milliye`nin hazinesi (2014 yılının şubat ayında çıktı. çıkar çıkmaz alıp okumuş idim. romanın kapağına ve adına bakınca tarihi bir roman gibi görünebilir ama pek öyle sayılmaz. Balıkesir?de yaşayan insanların öyküleri ve Kurtuluş Savaşı döneminde faaliyet gösteren ?Ayın-Pe? adlı gizli örgütün hazinesine ulaşmaya çalışan kişiler var. Ayrıca romandaki karakterler arasında Süleyman Pehlivan ve İsmail Acar adlı iki kişi de var ve bunlar gerçekte yaşayan insanlar. Ve ayrıca romanda kişi olarak ?mahalle bakkalı dangalak romancı Metin Savaş? da var. Adam kendisiyle dalga geçiyor. Romanın, hatırladığım kadarıyla altıncı bölümü klasik halk hikâyesi tarzında yazılmış ve benim en çok hoşuma giden kısmı da orasıydı. Ayrıca kitabı eğer okur iseniz sonunda bir sürpriz sizi bekliyor olacak.)
metin savaş`ın yazar olarak gayet akıcı bir dili var. okurken sıkmıyor. daha da ne diyeyim bilmiyorum. şu an bir istanbul üçlemesi üzerine çalışıyormuş. ve hatta duyduğum kadarıyla birincisini bitirmiş. önümüzdeki yılın başlarında piyasaya çıkar muhtemelen. internete `metin savaş` yazıp çıkan bağlantılardan yukarıda yazdıklarımdan daha derin olarak tanıyabilirsiniz kendisini. kitaplarına yazılan yorumlar üzerinden de kitapları hakkında fikriniz olabilir.
ayrıca belirtmek istiyorum: eğer balıkesir`de yaşamıyorsanız kitaplarını kitapçılarda bulmanız çok zor. ben kendi yaşadığım ilden yola çıkarak söylüyorum tabi bunu. gittiğim hiçbir kitapçıda rastlayamadım. internetten alabilirsiniz. ki bana internetten almak daha uygun gelmiştir her zaman kitabı.
şöyle ilginç gelen bir yönü var bu yazarın: lise mezunu bile değil, zamanında Balıkesir`de, zağanos paşa camiinin karşısında bir bakkal işletmiş. Şimdi emekli olmuş. sadece okumak ve yazmakla uğraşıyor. bir de çay getirip götürüyor. yedi eseri var. altısı ödüllü. bir zamanlar oldukça içine kapanık birisiymiş. o kadar ki, yazar olup ödüller aldığını bazı akrabaları bile bilmiyormuş. neden sonra biraz daha bilinir olmuş. ama yine bilmeyen birçok kişi var.
edebiyatına gelecek olur isek...
romanlarında edebiyatın hemen hemen bütün imkânlarını kullanmaya çalışıyor. bilinç akışı isterseniz gümbür gümbür, leith motif derseniz gırla, geri dönüşler, şunlar bunlar hepsi bir arada. arapça ve farsça kökenli olan eski türkçeyi ve ondan da eski olan öz türkçeyi ve günümüz türkçesini bir arada kullanıyor. bu bakımdan sözcük dağarcığı oldukça geniş diyebiliriz.
eserlerinin genellikle ciddi bir havada geçmesine karşın bazen kahkaha attıracak yerleri de mevcut. psikoloji, sosyoloji, tarih, felsefe vb. alanlara oldukça hakim. ki eserlerinde bunların pırıltılarını da görebiliyoruz.
eserleri:
efendi dayının kozalakları (bu kitabının ön sözünde şaşırtıcı şeyler yazmış. yazdığı ilk roman. katıldığı yarışmadan bir ödül alamasaymış yazmayı bırakacağını söylemiş ama kendisinin de beklemediği biçimde birincilik ödülü alınca yazmaya devam etmiş. ayrıca, a.g.e ilk olduğundan ötürü pek çok eksiği olduğunu, bir ara tekrar elden geçirip düzeltmeyi aklına koyduğunu ama bunun okuyuculara saygısızlık olacağını düşündüğü için herhangi bir düzeltme yapmaktan vazgeçmiş. (bkz: samimiyet) )
yeşil çeşme (kitabın ilk baskısında adı `polika`nın yeşil çeşmesi` imiş ama yeni baskıları `yeşil çeşme` olarak çıkıyor.)
zemheri kuyusu (2005 yılında türkiye yazarlar birliği roman ödülünü almış bu roman. romanda kimi ararsanız var. bergson, fuzuli, şeyh galib, necip fazıl, peyami safa, nurettin topçu (af edersiniz, gerisi aklıma gelmedi)... can meclisi adlı bölümde şeyh galib`in bir sözü var ki okuyanı afallatır: `f harfiyle başlıyor klavyemiz` )
melengicin gölgesinde (zemheri kuyusu adlı romanın baş karakterleri olan fuat ile hayrünnisa bu romanda da varlar. romanda dikkati çekecek bir şey var: kişilerin kullandıkları bütün eşyaların markalarının adı açıkça yazıyor. ve italik olarak yazılmış ki dikkat çeksin diye. ama bunun nedeni tabi ki reklam yapmak değil. modern yaşamdaki markalaşmaya ve tüketim toplumuna vurgu yapmaya çalışmış. gündelik olarak kullandığımız eşyalara şöyle bir göz attığınızda markasız bir eşyamızın yok gibi olacağını görebilirsiniz.)
kargalar derneği (kapak arkası yazısından başka bir şey yazamayacağım çünkü okumadım daha. merak eden internetten araştırabilir.)
erlik (daha rahat bir ortamda yazmak için istanbul`dan balıkesir`e gelen bir bayan yazarın tanıştığı insanlar ve tanık olduğu olaylar üzerine kurulu roman. ek bilgi: erlik, türk mitolojisinde kötülüğün başıdır. 1. dünya savaşı sırasında gönderilen ancak adresine tam olarak 75 yıl sonra ulaşan bir mektup da var romanda. erlik`in yardımcıları körmesler ile onların karşısındakilerin, yani `arkar`ların gizli savaşları da var. bir bakıma iyi ve kötünün savaşı. bu roman bence çok değerli. okunmalı.)
kuvayı milliye`nin hazinesi (2014 yılının şubat ayında çıktı. çıkar çıkmaz alıp okumuş idim. romanın kapağına ve adına bakınca tarihi bir roman gibi görünebilir ama pek öyle sayılmaz. Balıkesir?de yaşayan insanların öyküleri ve Kurtuluş Savaşı döneminde faaliyet gösteren ?Ayın-Pe? adlı gizli örgütün hazinesine ulaşmaya çalışan kişiler var. Ayrıca romandaki karakterler arasında Süleyman Pehlivan ve İsmail Acar adlı iki kişi de var ve bunlar gerçekte yaşayan insanlar. Ve ayrıca romanda kişi olarak ?mahalle bakkalı dangalak romancı Metin Savaş? da var. Adam kendisiyle dalga geçiyor. Romanın, hatırladığım kadarıyla altıncı bölümü klasik halk hikâyesi tarzında yazılmış ve benim en çok hoşuma giden kısmı da orasıydı. Ayrıca kitabı eğer okur iseniz sonunda bir sürpriz sizi bekliyor olacak.)
metin savaş`ın yazar olarak gayet akıcı bir dili var. okurken sıkmıyor. daha da ne diyeyim bilmiyorum. şu an bir istanbul üçlemesi üzerine çalışıyormuş. ve hatta duyduğum kadarıyla birincisini bitirmiş. önümüzdeki yılın başlarında piyasaya çıkar muhtemelen. internete `metin savaş` yazıp çıkan bağlantılardan yukarıda yazdıklarımdan daha derin olarak tanıyabilirsiniz kendisini. kitaplarına yazılan yorumlar üzerinden de kitapları hakkında fikriniz olabilir.
ayrıca belirtmek istiyorum: eğer balıkesir`de yaşamıyorsanız kitaplarını kitapçılarda bulmanız çok zor. ben kendi yaşadığım ilden yola çıkarak söylüyorum tabi bunu. gittiğim hiçbir kitapçıda rastlayamadım. internetten alabilirsiniz. ki bana internetten almak daha uygun gelmiştir her zaman kitabı.
türk hava kuvvetleri tarafından gösteri uçağı olarak da kullanılan uçaktır. gösteri takımının adı `solo türk`tür ve adından da anlaşılacağı üzere tek kişilik gösteri yapmaktadırlar. ayrıca solo türk uçağının tasarımı muhteşemdir.
başarabilenlerin daha emin adımlar atmalarına neden olandır.