1960 kayseri doğumlu olup tam adı gürsel korat sağlamöz`dür.
gazi üniversitesi` nde öğretim görevlisidir. ` radikal ` gibi çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayınlanmaktadır. türkiye` deki bir çok yazar ve aydın gibi onunda yolu 1980` li yıllarda cezaevine düşmüştür. roman, öykü, inceleme, deneme gibi bir çok edebiyat alanında eser yazmıştır. ilk kitabı roman türünde `zaman yeli ` dir.
(bkz: her şey kontrol altında)
türkiye'de büyüklü küçüklü yaşanılan her türlü olay karşısında yetkili ağızlar tarafından kullanılan içi boş cümle. diğerleri;
` kimse türkiye'nin gücünü test etmeye kalkmasın `
` dış güçler tarafından oynanan oyunlar `
` onlar aslında birbirlerini öldürmüşlerdir `
` kimse türkiye'nin gücünü test etmeye kalkmasın `
` dış güçler tarafından oynanan oyunlar `
` onlar aslında birbirlerini öldürmüşlerdir `
cahit sıtkı tarancı` nın ` memleket isterim ` şiirinden adını almış belgesel dizisi.
belgeselde sırrı süreyya önder, zülfü livaneli, orhan pamuk, tuncel kurtiz, ece temelkuran gibi yazar ve aydınlar, kendi dilinden kendi hayatlarını, gelişim ve oluşum süreçlerini, geçmiş dönemde türkiye` de yaşanmış olayları anlatmaktadırlar.
belgeselde sırrı süreyya önder, zülfü livaneli, orhan pamuk, tuncel kurtiz, ece temelkuran gibi yazar ve aydınlar, kendi dilinden kendi hayatlarını, gelişim ve oluşum süreçlerini, geçmiş dönemde türkiye` de yaşanmış olayları anlatmaktadırlar.
dürümlerin de kendine özgü sos ve ekmeklerini kullanmaktadırlar.
sakarya ve adana şubelerinde tatmışımdır. lezzet açısından yeterli denilebilir; ancak oldukça ağır ve yağlı bir üründür.
sakarya ve adana şubelerinde tatmışımdır. lezzet açısından yeterli denilebilir; ancak oldukça ağır ve yağlı bir üründür.
güzel bir günde, güzel bir skorla sonuçlanan maçtır. adana demirspor deplasmanda 3-2 kazanmıştır.
demirspor`u süper lige götüren basamaklardan birisi olmasını ümit ederiz.
demirspor`u süper lige götüren basamaklardan birisi olmasını ümit ederiz.
` fala inanma falsız da kalma ` cümlesinin üvey çocuğudur.
azeri diline hayran bırakan, ay ışığında seslenen sanatçı.
(youtube: ubcHGGDgqiU)
(youtube: ubcHGGDgqiU)
turgut uyar`a ait olduğu zannedilen ancak yazarının meçhul olduğu şiir. yazanın kim olduğu pek önemli değil. gerçek ve var olan palyaço.
(youtube: 4Yqej8NRKpc)
PALYAÇO
kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının
belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize
kim sevmezdi çiçekleri filan
?ben sevmezdim? dedim, ?yalan? dedi
bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım
herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz
biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde
ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz
*
umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun
bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!
hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu
gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte
rakı doldurun! eksilmesin
*
bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz
hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
?duyamadım?, derdim, ?tekrar et!?
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz
hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum
kahrol, kahrol!
diyorum
*
geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
?olur öyle? dedi palyaço,
?herkes alçaktır biraz?
?otur ulan!? dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz
?rakı doldur!? dedim, ?eksilmesin!?
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim
ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim
örneğin;
geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim
ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz
*
kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
?ben sevmezdim? dedim, ?yalan?
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz
bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi
biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz
*
haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz.
(youtube: 4Yqej8NRKpc)
PALYAÇO
kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının
belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize
kim sevmezdi çiçekleri filan
?ben sevmezdim? dedim, ?yalan? dedi
bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım
herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz
biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde
ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz
*
umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun
bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!
hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu
gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte
rakı doldurun! eksilmesin
*
bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz
hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
?duyamadım?, derdim, ?tekrar et!?
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz
hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum
kahrol, kahrol!
diyorum
*
geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
?olur öyle? dedi palyaço,
?herkes alçaktır biraz?
?otur ulan!? dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz
?rakı doldur!? dedim, ?eksilmesin!?
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim
ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim
örneğin;
geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim
ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz
*
kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
?ben sevmezdim? dedim, ?yalan?
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz
bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi
biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz
*
haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz.
ilhan erşahin`in başını çektiği, içerisinde farklı ülkelerden müzisyenlerin bulunduğu grup. bir çok ülke de konser verip albüm yapmışlardır. müziklerinde bir çok enstrümantal kullanılmaktadır. nublu session (2003 ), copenhag (2006 ), istanbul (2007 ) albümlerinden bazılarıdır.
(youtube: o5z3QQ8kN5I)
(youtube: o5z3QQ8kN5I)
1996 yılında, ege denizinde ki o döneme kadar kimsenin umurumda olmayan iki tane kaya topluluğu yüzünden yunanistan ve türkiye arasında yaşanan olay.
her şey o yıl bir türk gemisinin kayalıklardan birisine çarpmasıyla başlamıştır. zamanla kayalıklara bayrak dikme yarışı olmuş, neredeyse iki ülke birbirine savaş ilan edecek duruma gelmiştir. kendi anlatımıyla inal batu`nun verdiği bir fikirle yaşanması muhtemel savaş önlenmiştir. ancak gerçekte olan ise büyük reyiz abd`nin ege` de çıkacak saçma sapan bir savaşı istememesi ve duruma el koymasıdır.
her şey o yıl bir türk gemisinin kayalıklardan birisine çarpmasıyla başlamıştır. zamanla kayalıklara bayrak dikme yarışı olmuş, neredeyse iki ülke birbirine savaş ilan edecek duruma gelmiştir. kendi anlatımıyla inal batu`nun verdiği bir fikirle yaşanması muhtemel savaş önlenmiştir. ancak gerçekte olan ise büyük reyiz abd`nin ege` de çıkacak saçma sapan bir savaşı istememesi ve duruma el koymasıdır.
trt `nin belgesel dizisi. franz kafka, jean paul sartre, dostoyevski, james joyce, picasso gibi bir çok yazar, düşünür, ressam, bestekarın hayatları anlatılmaktadır. bölümler konu edilen kişilerin yaşadığı ve kendisiyle özdeşleştiği şehirlerde çekilmiştir. belgesel de ismini buradan almaktadır.
tarihte unutulmaz olarak yerlerini almış bir çok insanın hayatlarını dinlerken yaşadıkları şehirlerde de neredeyse sokak sokak gezmiş oluyorsunuz. özellikle kafka ( prag ), sartre ( paris ), dostoyevski ( petersburg ) anlatıldığı bölümler tekrar tekrar izlenecek kadar güzeldir.
tarihte unutulmaz olarak yerlerini almış bir çok insanın hayatlarını dinlerken yaşadıkları şehirlerde de neredeyse sokak sokak gezmiş oluyorsunuz. özellikle kafka ( prag ), sartre ( paris ), dostoyevski ( petersburg ) anlatıldığı bölümler tekrar tekrar izlenecek kadar güzeldir.
derviş zaim`in yönetmenliğini yaptığı, 1996 yapımı türk filmi. tuncel kurtiz ve ahmet uğurlu baş rollerdedir. mahsun süper titiz karakteri unutulmazdır. filmin müziklerini baba zula yapmıştır.
aldığı ürünlerin kullanma kılavuzlarını okuduğunu düşündüğüm ender insanlardan. bilge yazar.
onu görüp, dinleyip, okuyunca insanın içinden ` marhaba yoldaş ` diyesi geliyor. düşünerek konuşan ender insanlardan. yüz bin kere tövbe edip gene şarap içenlerden.
geçmişte bir çok medeniyetin gelişip serpildiği bir coğrafya da yer almaktadır. hakkında birçok hikaye mevcuttur. bir tanesi;
http://www.hurriyet.com.tr/astroloji/11530739.asp
http://www.hurriyet.com.tr/astroloji/11530739.asp
her biri ayrı güzel olan insanlarla tanış olunmuştur. emeği geçenlere teşekkürler.
türk şiirinde 1950 li yıllar ile birlikte ortaya çıkan, ikinci yeniciler olarak nitelendirilen akıma mensup olan şair.
bu akımın öncüleri sayılan ece ayhan, cemal süreya, turgut uyar gibi şairlerle birlikte edip cansever`de şiiri gündelik diden kurtarıp daha soyutlaştırıp, bireyselleştirmiştir.
` ruhi bey ` e selamlar.
bu akımın öncüleri sayılan ece ayhan, cemal süreya, turgut uyar gibi şairlerle birlikte edip cansever`de şiiri gündelik diden kurtarıp daha soyutlaştırıp, bireyselleştirmiştir.
` ruhi bey ` e selamlar.
türkiye cumhuriyeti mit başkanı
mit müsteşarı olduğu dönemde 2010 yılında, afet güneş ile birlikte katıldığı oslo görüşmelerinde, pkk temsilcileriyle yaptığı konuşmalarda kurduğu cümlelere, ortaya koyuğu düşüncelere bakıldığında, bir tc temsilcisi olarak bu tip konularda aynı masaya oturup iki çift lafın beli kırılabilir izlenimi uyandırmıştır.
ama biliyoruz ki düşüncelerinin, söylediklerinin hiç bir önemi yoktur. çünkü dönüp dolaşacağı yer rte nin zihninin dibidir.
mit müsteşarı olduğu dönemde 2010 yılında, afet güneş ile birlikte katıldığı oslo görüşmelerinde, pkk temsilcileriyle yaptığı konuşmalarda kurduğu cümlelere, ortaya koyuğu düşüncelere bakıldığında, bir tc temsilcisi olarak bu tip konularda aynı masaya oturup iki çift lafın beli kırılabilir izlenimi uyandırmıştır.
ama biliyoruz ki düşüncelerinin, söylediklerinin hiç bir önemi yoktur. çünkü dönüp dolaşacağı yer rte nin zihninin dibidir.
hızlı yaşayıp genç ölenlerdendir. kendisi gibi fransız şair olan charles baudelaire ile çağdaştır. bizim topraklardan olan küçük iskender `in de kendisine büyük hayranlığı vardır.
bu şairlerin hepsi, sevdiğimiz kötü çocuklardır.
bu şairlerin hepsi, sevdiğimiz kötü çocuklardır.
Selçuklu Devleti ile birlikte Türk-İslam devleti bünyesinde ortaya çıkıp, Osmanlı Devleti`nde de varlığını devam ettirmiş olan ` Ahilik Teşkilatı` içinde yapılan bir uygulamayla birlikte günümüze kadar gelen söz. O dönemlerde bir dükkandan ayakkabı almış olan vatandaş, eğer aldığı ürün ile ilgili bir memnuniyetsizlik duyarsa, teşkilata bağlı olan dükkanı şikayet edebilirdi. Ustalar ayakkabıyı inceleyip bir sorun olduğunu belirler ise ayakkabıyı yapan usta çağırılır, esnafın önde gelenlerinden kişiler ve yiğitbaşı huzurunda `kethüda` tarafından ikaz edilirdi. Bununla birlikte verilen ücretin vatandaşa iadesi sağlanır, sorunlu olan ayakkabı ise dama atılırdı. Damda bulunan ayakkabı sayısına göre o esnafın ustalığı göz önünde bulundurularak ona göre alışveriş yapılırdı.
Cnn Türk`te yayınlanan aykırı sorular programında, `aydın` tanımını yaptıktan sonra kendisine sorulan `aydın diyebileceğiniz, saydığınız vasıflara sahip Türkiye`de bir isim söylebilir misiniz? ` sorusu üzerine `Yıldırım Türker` ismini zikretmiştir. Ayrıca `Koma Provaları` isimli güzel kitabın yazarı olan edebiyat insanı.
berezilya, çeğuslavakya, yoğoslavya versiyonları da bulunmaktadır.
türkiye`de ki medya derinliğini bilemeyeceğim ama ne kadar sığ olduğu hakkında bir fikrim mevcut. türkiye`nin şu an içinde bulunduğu tüm sorunların asla çözülemeyecek olmasının, insanların tamamen ayrışmasının, dünyayı görememesinin, birbirini sürekli itham etmesinin tek sorumlusu doksanlı yılların medyasıdır. gözümüzün önüne o dönemi getirdiğimizde yeni yeni kurulan özel televizyonlar ile birlikte bir acemiliğin, o dönemdeki siyaset algısının, devlete yaranma girişimlerinin getirdiği bir durum vardı. star, kanal 6, kanal d, show tv bunların yaptıkları programlar özellikle de ana haber bültenleri bu ülkeye 12 eylül`den daha büyük zarar vermiştir diye düşünüyorum. gülgün feyman, reha muhtar, ali kırca gibi spikerlerin haberleri nasıl sunduğunu, kullandıkları cümleleri, arkadaki fon müziklerini çoğu kişi hatırlıyordur. insan o zaman farkına varmıyor ama şimdi dönüp baktığında şu an çevresindeki insanların, ailesindeki bireylerin, siyasetçilerin, esnafın vs vs tüm algı bozukluğu, siyasete, hayata,futbola,azınlıklara,dine bakışı ve kullandıkları cümleler tamamen o dönemin ürünü. elbette bunu daha da geriye götürebiliriz ancak en yakın zamandaki etkileri doksanlı yılların medyasıdır. ahmet kaya`nın ülkeden gönderilmesi,ülkede fink atan mafya,çete,derin devlet mensuplarının poh pohlanması, kürtlere ve aklınıza gelebilecek bütün ötekilere karşı oluşturulan algı ve ekranlardan pompalanan milliyetçilik,derin devlete yaranma girişimleri bunun gibi bir çok olayın baş aktörü medya olmuştur. sonuç olarak etkileri günümüzde de devam etmektedir. türkiye deki en az iki nesil bu dünyadan ayrılmadıkça da düzelmeyecektir.
hazar gölü, dünyanın en büyük tuzlu su gölüdür. nazım hikmet`in bahr-i hazer şiiri de mevcuttur. onun sesinden dinlemek bir başka güzeldir.