confessions
  1. toplam entry 5134
  2. takipçi 0
  3. puan 1464454

ulus devlet

eski türkiye sözlük
kapitalist üretim ilişkilerinin belli coğrafi sınırlara duyduğu ihtiyaçtan türetilmiş devlet biçimi.

ulus devletin kuruluş biçimi sanıldığı gibi ulusların kendi ihtiyacından değil, kapitalist üretim biçiminin sınırlandırılmış bir pazar içinde daha rahat ve sistematik olarak sermaye birikimi yapabilme ihtiyacından doğmuştur. bu devlet türünün temel gelişme yasasını bu durum oluşturur.

tabanca

eski türkiye sözlük
`cemal süreya``nın bir şiiri.

sigara içenlere ateş etmeyiniz
evli bir kadınla rakı içerken
rozet gibi göğsüne takmış cesaretini
ben mitridat`tan söz ettim siz etmeyiniz

eski bir osmanlı paşası gibi
feodaliteyi süpüren bıyıklarıyla
istanbul, istanbul uzakta
istanbul`a ateş etmeyiniz

tutalım yanılıp ateş ettiniz
şeker ahmet paşa`nın resimlerini
eski hececilerin şiirlerini bir de
ben çok seviyorum siz de seviniz

şair işçidir

eski türkiye sözlük
vladimir mayakovski``nin bir şiiri.

bağırırlar şaire:
`bir de torna tezgâhı başında göreydik seni.
şiir de ne?
boş iş.
çalışmak, harcınız değil demek ki...`
doğrusu
bizler için de
en yüce değerdir çalışmak.
ve kendimi
bir fabrika saymaktayım ben de.
ve eğer
bacam yoksa
işim daha zor demektir bu.
bilirim
hoşlanmazsınız boş lâftan
kütük yontarsınız kan ter içinde,
fakat
bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:
kütükten kafaları yontarız biz de.
ve hiç kuşkusuz
saygıdeğer bir iştir balık avlamak
çekip çıkarmak ağı.
ve doyum olmaz tadına
balıkla doluysa hele.
fakat
daha da saygıdeğerdir şairin işi
balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü.
ve doğrusu
işlerin en zorlusu
yanıp kavrularak demir ocağının ağzında
su vermektir kızgın demire.
fakat kim
aylak olduğumuzu söyleyerek
sitem edebilir bize;
beyinleri perdahlıyorsak eğer
dilimizin eğesiyle...
kim daha üstün, şair mi?
yoksa insanlara
pratik yarar sağlayan teknisyen mi?
ikisi de.
yürek de bir motordur çünkü
ve ruh, onun çalıştırıcısı.
eşitiz bizler
şairler ve teknisyenler.
vücut ve ruh emekçileriyiz
aynı kavganın içinde
ve ancak ortak emeğimizle
bezeriz evreni
marşlarımızı gümbürdeterek
haydi!
laf fırtınalarından
ayıralım kendimizi
bir dalgakıranla.
iş başına!
canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu.
ve ağzıkalabalık söylevci takımı
değirmene yollansın dosdoğru!
unculuğa!
değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla!

siverekli şeho

eski türkiye sözlük
yılmaz odabaşı`nın bir şiiri.

sokulsan rahmanların şeho dağ rüzgarı kokardı
öpsen kıl`dı şeho, koklasan duman

bilmezdi şalvarının renginin neden değiştiğini
ve kentte
duvar yazılarının neden eksildiğini

siverek ovasına akşam inerdi
şeho avluda tütün sarardı geceleri
sorsam birilerine:
`-şeho ne bilir` derdi...
oysa
o,
bildiği kadar
ve bildiği gibi yaşardı
ilkmayıs sabahlarının güzelliğini
bozkırı,
yağmuru
ve nal seslerini

daha
çınlar kulaklarımda bir buruk ezgi
öksüzlüğümdü kuşatılmış siverek geceleri

sisyphos

eski türkiye sözlük
eski yunan mitolejisinde yer alan kahramanlardan biri.

sisyphos karakteri mitolojide yer alan bir cezalandırma biçimini betimler. bu cezalandırma biçiminde sisyphos kayayı dağın eteklerine taşıdıktan sonra, bu kaya tekrar aşağıya doğru yuvarlanmaktadır. bu durum her gün tekrarlananan bir kısır döngüyü oluşturur. sisyphos`a tanrılar tarafından ölümsüzlük verilmesi de bu kısır döngüyü perçileyen bir durumdur.

sıyrılıp gelen

eski türkiye sözlük
ahmet telli``nin bir şiiri.

soluk bir ay dolanıyor
kentin üstünde her gece
her gece bilge bir gezgin
tavrıyla adımlıyor yolunu

güz yanığı bir durgun
sessizlikle örtülü her şey
ve yırtılmış bir tül gibi
savrulup duruyor zaman

suların sesini dinle şimdi
ormanın fısıldayışlarını
usulca yarılıyor dağların göğsü
bir aşkı dinlendirmek için

ve gözleri uzak yamaçlarda
aranıp dururken bir şeyleri
sessiz ve sakin beklemekte
bekledikçe bileylenen yürek

belli ki dağların, denizlerin
ve göllerin üzerinden
sıyrılıp gelmektedir seher
belli ki yakındır
doğayı ve hayatı sarsacak saat

sevgi duvarı

eski türkiye sözlük
can yücel``in bir şiiri.

sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi

kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

sere serpe

eski türkiye sözlük
orhan veli`nin güzel şiirlerinden biri.

uzanip yativermis, sere serpe;
entarisi siyrilmis hafiften;
kolunu kaldirmis, koltugu gorunuyor;
bir eliyle de gogsunu tutmus.
icinde kotulugu yok, biliyorum;
yok, benim de yok ama...
olmaz ki!
boyle de yatilmaz ki!

rosa luxemburg

eski türkiye sözlük
sosyalist teorinin önemli düşünürlerinden biri olan lüxemburg, sınıf politikaları noktasında burjuva sınıfına karşı örülecek mücadelenin nasıl bir yöntemsel taktik izlemesi gerektiği üzerinde durmuştur.
yapıtlarında devlet üzerinde süregiden sınıf mücadelesinin reformdan ziyade devrim çizgisinde ısrar etmesi gerekliliği üzerinde durur. mücadelenin hareket noktasının belirli bir sabitlikte değilde kendiliğinden gerçekleşeceğini ve halkın partiye bu doğrultuda yol göstereceğini belirtir. ekonomik politikalar temelinde örülen sendikal mücadelere önem veren lüxemburg, ekonomik mücadelenin bir sonraki düzlemde partiyle kurduğu bağ ile devrim sürecine girebileceğini belirtir.

q klavye

eski türkiye sözlük
q klavye tipinin türkçe söz dizimine uygun olmamasına rağmen -ki bu durum bilimsel olarak yapılan çalışmalarla da saptanmıştır- çokuluslu şirketlerin maliyet politikaları düşünüldüğünde, klavye değişiminin yaratacağı maliyetin karlarını azaltacağından kaynaklı yaygınlaştırılmaya çalışılan/yaygınlaştırılan klavye tipidir. emperyalizmle bağlantılı bir olgudur. türkçe söz dizimine bilimsel açıdan bakıldığında uygun olan klavye tipi ise f klavyedir.

pusuda yalnızlık

eski türkiye sözlük
yılmaz odabaşı`nın bir şiiri.

karacadağ
yamaçlarında kardelen çiçekleri
her bahar umuda rengini verir
ve her bahar
dicle`de ak köpüklere üşüşür papatyalar

siverek düzü
hayata vurgun yürekli yiğitleri
ve sabahın eteklerinde ter taneleriyle
`memleketimdir benim`

orada
tüfekler yağlanır kerpiç damlarda
türkü kaçak
tütün kaçak
kaçak çay buğulanır şavkı vurur mağlara
ve korku ve umut ve can pusuda
pusuda yalnızlık

karacadağ,
önü diyarbekir`dir
ben hüznü avuçlarken ora mahpuslarında
bulutlarla yalpalayan rüzgarları resmedip
bakıp bakıp iç çekerdim doruklarına

karacadağ,
patikalarında ceylan ölüleri
ve bakır renkli göğüslerimizde görkemli güneşiyle
sabıra tutunan sevdaların gönüllü erleriydik
ve yollarımızda ayaklarımıza batıp çıkan devedikenleri
özlemler biraz uzak biraz diri
bekleyişlerde alçalıp yükselirken köpük köpük yalnızlık

ortak duyu

eski türkiye sözlük
gramsci`ye ait bir kavramdır.

gramsci`nin `ortak duyu` kavramı sistemin rızasını sağlamada geçmişten getirilen boş inançlara göndermede bulunur.

insanlık tarihinin ilk komünal dönem hariç, eşitsiz güç ilişkilerinden oluşması ve bu eşitsiz güç ilişkileri içinde maddi gücü elinde bulunduran sınıfın aynı zamanda zihinsel gücü de elinde bulundurması `ortak duyu` kavramını gücü elinde bulunduranlar lehinde oluşan tüm söylemler yığını olarak değerlendirebilmemize yol açar.

(genellikle) atasözleri, deyimler tarihden gelen eşitsiz güç ilişkilerinin güzel örnekleridir.
ör: `her koyun kendi bacağından asılır`
`saçı uzun aklı kısa` vs.
151 /
dubai vize izmir masaj izmir masaj salonu