çok kişisel şeyler yazdığı gerekçesiyle eleştirilse de, imgelerinin gücünü kişiselliğinden alan yazar.
çakmağın yerini tutamayan ama sigarayı yakarken ilginç ve hoş kokan küçük yanıcı tahta parçası.
hep aynı lafları işitmekten sıkılan çocuğun eninde sonunda keşfettiği mükemmel bir savunma mekanizmasıdır. aynı şekilde, tavandaki çatlaklardan şekiller yapmak da etkili bir çözüm olabilir.
çocukluğunu `anne lütfen beş dakika daha` diyerek geçirmiş kişinin, anne yerine saatle muhatap olması durumunda son derece işe yarar olan eylemdir.
edvard munch'un en ünlü eserlerinden birisidir. ilk defa bir ressam, resmine ses öğesini katmıştır. çığlık tablosunda, ellerini deforme olmuş yüzüne koyan adam, tablonun geneline hakim olan kalın çizgiler, sıkışma halini ve çığlık'ı çok derin bir şekilde hissettirir.
in. çığlık.
aynı zamanda yaşamaktan bezmiş kişinin kendini gündelik hayatın sıkıntılarından soyutlayabilmek amacıyla gerçekleştirmesi mümkün olan eylemdir. bütün bir gün boyunca hayali karakterlerin hayali bir evrende geçen ve aralıksız olarak devam eden maceralarını izler, bu arada kendi hayatına dair yapması gereken tek şey yemek yemek ve tuvalete gitmektir! güzeldir...
ilk günlerdeki titreme, çenenin kasılıp kalması gibi yan etkilerini atlattığınızda, çok faydalı olabilen bir ilaçtır. milyonlarca farklı noktaya dağılmış gibi görünen, içinden bir türlü çıkamadığınız düşüncelerinizi toparlamanızı sağlar. antidepresanların yapay bir mutluluk verdiği ve asıl sorunu çözmediği hakkındaki genel kanıya rağmen, en azından bu ilaç yeniden net düşünebilmenizi sağlayarak sorunun çözümüne büyük bir katkıda bulunur. sorunun gerçekten çözülüp çözülmemesi ise tamamen kişinin inancına ve çabasına bağlıdır.
sevip okşama kısmı ne kadar hoş olsa da, genellikle can sıkıcı olan bir durumdur. artık kendi kararlarınızı alabilecek mantık düzeyine eriştiğinizi bir türlü kabullenmek istemezler, kendi yaşam deneyimlerinden yola çıkarak düşünür, onlarınkine kıyasla ne kadar küçük olursa olsun sizin de kendinize göre bir yaşam tecrübeniz olduğunu anlamakta zorlanırlar. bu nedenle de sizi hep eleştirir, doğru olduğunu düşündükleri şekilde davranmanızı isterler. ama her ne olursa olsun kabus görüp korku içinde uyandığınızda annenizin gözlerinden uyku akarken saçlarınızı okşaması size hep aynı güven duygusunu yaşatır, ve sırf bu yüzden tüm tartışmalar unutulabilir...
çocuğun, belki de kendini en çaresiz ve `küçük` hissettiği ana neden olmaktır.
çocukların, korkuyu otoritenin en önemli simgesi olarak görme yanılgısındaki büyükler olmalarına sebebiyet verebilen ricadır.
eğer sağlığınız saçlarınızın her şart altında kuru kalması gerekliliğini öngörüyorsa, temmuz sıcağında kendinizi cehennemde hissetmenize neden olabilen araç.
hayallerini kaybetmiş çaresiz insanın dileği.
eğer çok özlenen bir yere varılmışsa çok büyük bir sevgi ve mutluluk hali yaratan yer.
kelimelere gereğinden fazla değer veren kişi için, çaresizliğin ve yetersizliğin getirdiği öfkenin yaşandığı andır.
ders çalışmak istemeyen kişinin `zaten saat daha 11.18, 12 olsun öyle başlayayım çalışmaya` diyerek kendini avutmasıdır. boşa harcadığı 42 dakika boyunca da suçluluk duyar.
patrick süskind`in, dış dünyayı alışılmışın dışına çıkarak görüntülerle değil kokularla betimlediği romanı. kokuları hikayenin içine o kadar ustalıkla yedirir ki, aslında yazarın ortamı neredeyse sadece kokularla yarattığını birdenbire görüntülerden bahsetmeye başladığında rahatsız olup `ne oluyor, kokular nereye gitti?` diye şaşırdığınızda fark edersiniz. özellikle sonu etkileyicidir, serseme çevirir.
geçici delilik hali, davranışlarının farkında olmama durumu.
sorunlarımızın çözülebilmesi adına çok önemli bir işleve sahip olgu.
sinemada gerçeküstücü akımın kurucusu olarak gösterilse de, aslında özellikle ilk dönem filmlerinde (endülüs köpeği ve altın çağ gibi) insan psikolojisini mümkün olabilecek en gerçek haliyle yansıtan şaşırtıcı yönetmen. filmlerinde kullandığı bilinçakışı yöntemi, psikanalizde de kullanılan bir yöntemdir ve bu yöntemle bilinçaltının derinliklerine ulaşmak hedeflenir.
hayal dünyasıyla dış dünyayı şaşırtıcı bir gerçekçilikle bir araya getiren yazar. kendisi, özellikle "yüzyıllık yalnızlık" romanında öne çıkan bu yöntemi büyükannesinin en acımasız şeyleri, duygusuz bir tavırla ve zengin bir imgelemle anlatışından esinlenerek kullandığını söylemektedir.
(bkz: gabriel garcia marquez)
karşınıza alaaddin'in lambasındaki mavi cin çıksa ve bu soruyu sorsa, dileğiniz gerçekleşirse "keşke şunu isteseydim" diye kendi kendinizi yiyip bitireceğiniz, oldu da bütün dilekleriniz gerçekleşirse büyük ihtimalle yaşamanın anlamını yitireceği, dolayısıyla verilen cevapların akabinde yaşanacak muhteşem şeylerin hayallerde kalması daha iyi olacak olan soru.
her şeyi iyi hoşta, hali hazırda içerisinde acayip kıl öğretim elemanları bulunduran üniversite. 10 tane iyi hoca 1 tanesi uyuz olsa, o hoca bile sizi hayattan soğutmak için yeterli kıllık yapabiliyor. yaz okulunda sizi iyice yolarlar, ayrıca bu sene getirdikleri 12 kredi sınırlandırması, çok boktan bir ders programı ve 3 günlük sınav süresi ile gerçek manada cehennemi yaşatmakta üstüne yoktur (bkz: welcome the hell) 3. sınıfa geçmek için 1.80, 4. sınıfa geçmek içinse 2.00 ortalama ister ( 4 üstünden). kampüs içerisinde saüsem isimli bir bilgisayar merkezi ( minik bir pentagon binası), kendisine has ` çarşı`sı, devasa kampüs kafeteryası, istanbula 140 km mesafesi ve eşsiz göl manzarası ile her şeye rağmen güzel üniversite.