14 yaşındayken dinleyen biri teyzesine `bana gerilla kazağı ör` diyebilir. Bana dedirtmişti.
Sırf alnımda yıldızlı bir bere ve elimde mavzerle Dersim dağlarında türkü söylemenin gizemli tadını alabilmek için yapmıştım bunu evet.
Sonsuz saygıyı hak eden hikayeler, kahramanlar; iradeli, fedakar ve inanmış insanlar kabul ediyorum; ama kahramanlık, ölmek, yeri gelince öldürmek, çok daha işlevsel bir hayatı feda etmek üzerine kurulu bu direniş edebiyatı dirence çok şey kaybettirmiştir, açıkça da görülüyor.
`Sibel Yalçın 18 yaşında öldü, biz burada yaşıyoruz, allah da bizim belamızı versin` gibi şeyler kazınır kafalara, öyle çok da sağlıklı bir motivasyon değil.
Mardin`i yeni metropolümüz, İstanbul`u geniş bir alana yayılmış düşük nüfuslu genç bir belde yapacak olan hadise. Gerçekleşirse tabii.
İcra mektubu gibi gündür neticede. Üzerinde `yarın geliyoruz` yazar. İnsan `ben bankaya borçlu değilim, asıl banka bana borçlu` der. Hayatın anlamı üzerine kafa yorar. Ütü filan yapılır. Anlam aramak asıl anlamsızlıktır. Cumartesi kokusu gitmesin diye duş ilerleyen saatlere ertelenir. Tom Robbins`in, kendisine `futbol topları osuran pazar` diyerek çemkirmişliği vardır.
Milleti üze üze ev yaptın kendine radiohead.
Sabahın ilk ışıklarında kendisine `çaylak` denmesine iri bir `ne münasebet` bakışı fırlatarak, duruma derhal el koyup tavşan hızıyla yapıştırdığı tanımlar sonucu hak ettiği yeri geri almış yazar. Neden mi? Kendisi aslında bu sözlüğün eski yazarlarından. Buralar hep dutluk idi.
Kız arkadaş gitmek istiyorsa, gidilmelidir. Eşli danstır, göz teması önemlidir gibi cikcikleriyle daha baştan geliyorum diyen kazadır. Dikkat etmek gerek.
Uykuyu bölüyorsa ilham veren, bölmüyorsa rüyalara bereket sestir. Hiç olmadı, kamyon gürültüsünden ya da kavga sesinden iyidir.
Hakikaten hem pir, hem sultan hem de abdal.
Böyle irade, böyle yalın ve arı bir dille nasıl ilmek ilmek örülür, şaşıyor insan.
Her Sivas Katliamı yıl dönümünde heykelinin duruşuna bakıp, şu sözü tekrarlanabilir:
`Cehennem dediğinde dal odun yoktur
Herkes ateşini buradan götürür.`
Böyle irade, böyle yalın ve arı bir dille nasıl ilmek ilmek örülür, şaşıyor insan.
Her Sivas Katliamı yıl dönümünde heykelinin duruşuna bakıp, şu sözü tekrarlanabilir:
`Cehennem dediğinde dal odun yoktur
Herkes ateşini buradan götürür.`
- Dinde zorlama yoktur.
- Ben inanmıyorum.
- Vay kafir! Götürün bunu! 60 kırbaç!
- Biz kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz.
- Ev arkadaşım erkek.
- Yoo o öyle olmaz o öyle. Valim gel...
- Ben inanmıyorum.
- Vay kafir! Götürün bunu! 60 kırbaç!
- Biz kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz.
- Ev arkadaşım erkek.
- Yoo o öyle olmaz o öyle. Valim gel...
Sobayla cayır cayır ısınan bir odada, pencere kenarında bir masada oturmaya, o masadaki kahveye, kurabiyeye ve kallavi bir kış romanına duyulan özlemi de beraberinde getiren özlemdir.
Zincir vurulacak olsa iman tahtasıyla kırılır, enginlere sığılmaz, taşılır. Çünkü gerçekten de haftada bunu yapabileceğiniz iki gün var. Tek bir çalışmak eylemi uzun uzun beş gün; dinlenmek, eğlenmek, gezmek, görmek, hasret gidermek, seyretmek gibi bir yığın faaliyet iki gün sürer. Böyle insanlık dışı bir durumda bir zahmet insanlıktan çıkılsın yani iki güncük.
Utanç Müzesi memleketin giriş kapısındaki tabelada yazıyor.
Hiç suçu olmayan insanlarda suçluluk hissini yeşerten devletin pişkinliğidir. Küçücük çocuğu ayaklarında terlikler, sırtında ter, yüzükoyun yere kapaklamıştır ve onu anarken `unutmayacağız unutturmayacağız` diyenleri de `terör örgütü mensubunu övmek` suçuyla yargılamıştır.
Hiç suçu olmayan insan da suçluluk hissediyorsa, bu onun da suçudur aslında hakikaten. Arkadaş, şuracıkta yüzlerce çocuk katledildi böyle, nasıl `vah vah` deyip oturmaya devam edebiliyor herkes?
Hiç suçu olmayan insan da suçluluk hissediyorsa, bu onun da suçudur aslında hakikaten. Arkadaş, şuracıkta yüzlerce çocuk katledildi böyle, nasıl `vah vah` deyip oturmaya devam edebiliyor herkes?
Hanımın azıcık aklı varsa ters yöne koşacağı çağrıdır. Kadın ne yapsın? Kedidir kedi.
Cefadan çıkan sefadır. İki hikaye var, ikisini de dinlemeden o aşureyi bitirmek gerek. Yoksa boğazına dizilir insanın. Nuh tufanı yine bir derece...
Ayılınca hatırlanmasa, o ileti bir daha görülemese...
(bkz: o kız bu hesaptan gidecek)
(bkz: o kız bu hesaptan gidecek)
İlk kez girilen yabancı bir karanlık ortamsa insana baykuş havası veren eylemdir.