televizyon programında değil de filmde görülendir.
çocukken adını hatırlamadığım bir filmde görmüştüm aynı sahneyi. barda üç-beş kişi otururken aralarından bir kadın tuvalete gidiyordu. tuvaletin bütün tabanını paramparça ederek kocaman bir yaratık çıkıyordu. kadını da alıp götürüyordu tabi. yaratık da ağzının tadını biliyormuş. güzel kadındı. zaman zaman aklıma gelir ve `lan acaba` diyerekten irkilirim.
ikinci dönem tanzimat edebiyatı`nın ustalarından ve serveti fûnun`un önü açan recaizade mahmut ekrem`in bir eserinin adıdır.
Şu sıralar bakımda olan saat kulesidir.
saçmalığın âlâsıdır.
çocukluğumdan beri hep saçma bulmuşumdur. Pek televizyon izleyen bir insan değilim ama ne var ne yok bilirim az çok. fox tv`de her gün yayınlanan ve yüzü bir kez olsun gülmeyen abi ve ablaların oynadığı bir dizi vardı. adını hatırlamıyorum. onlar harbiden fakirdi lan. ayakkabıyla filan girmiyorlardı. çok dikkatimi çekmişti. hatta dikkatimi çeken tek şey o idi.
düzelti: eksik sözcük.
çocukluğumdan beri hep saçma bulmuşumdur. Pek televizyon izleyen bir insan değilim ama ne var ne yok bilirim az çok. fox tv`de her gün yayınlanan ve yüzü bir kez olsun gülmeyen abi ve ablaların oynadığı bir dizi vardı. adını hatırlamıyorum. onlar harbiden fakirdi lan. ayakkabıyla filan girmiyorlardı. çok dikkatimi çekmişti. hatta dikkatimi çeken tek şey o idi.
düzelti: eksik sözcük.
yalnız hissettirendir, bazen mutlu bazen mutsuz edendir.
kişi dertli ise yanına bir de sigara yakıp etkiyi iki kat artırabilir. bir de bunlarla birlikte my morning jacket`ın `dondante` adlı şarkısını dinler ise üç kat olur, eder sana kırk. (bkz: aralarında asal sayılar) ?
tanım: zevki duruma göre değişken olandır.
tanım: zevki duruma göre değişken olandır.
Sözlüğün akıldan çıkmamasına neden olandır.
Cidden aklıma gelmiyor lan. Günde kaç kere giriyordum bilmiyorum ama az once fark ettim hic bakmadığımı. Hadi bakalim, iyiyiz.
düzelti: aklıma gelmediğini belirtmiş olduğum sözlük, diğer sözlüklerdir.
Cidden aklıma gelmiyor lan. Günde kaç kere giriyordum bilmiyorum ama az once fark ettim hic bakmadığımı. Hadi bakalim, iyiyiz.
düzelti: aklıma gelmediğini belirtmiş olduğum sözlük, diğer sözlüklerdir.
Bazilari icin kapali alanda icmekten kaynaklanandir.
Örnek: ben
Örnek: ben
(bkz: Ruh adam)
`allah affetsin` diyerek allah`a havale etmek gibi bir durum da ortaya çıkabilecek olandır.
şebnem ferah`ın `senle ben batı doğu ama dünya yuvarlak` diyerekten doğu batı olur, batı da doğu olur, rolleri değişebiliriz, akıllı ol lan, demek istemiş olabileceği şarkıdır.
adana gibi yerlerde sıklıkla görülebilecek durumdur. bu durumda `klima=kumandalı yayla` förmülünden yararlanılmaktadır.
dîvan edebiyatında kullanilir.
başarabilenlerin daha emin adımlar atmalarına neden olandır.
türk hava kuvvetleri tarafından gösteri uçağı olarak da kullanılan uçaktır. gösteri takımının adı `solo türk`tür ve adından da anlaşılacağı üzere tek kişilik gösteri yapmaktadırlar. ayrıca solo türk uçağının tasarımı muhteşemdir.
1965 doğumlu, Balıkesirli ve romanlarında çoğunlukla Balıkesir`i ve Balıkesirlileri işleyen yazar.
şöyle ilginç gelen bir yönü var bu yazarın: lise mezunu bile değil, zamanında Balıkesir`de, zağanos paşa camiinin karşısında bir bakkal işletmiş. Şimdi emekli olmuş. sadece okumak ve yazmakla uğraşıyor. bir de çay getirip götürüyor. yedi eseri var. altısı ödüllü. bir zamanlar oldukça içine kapanık birisiymiş. o kadar ki, yazar olup ödüller aldığını bazı akrabaları bile bilmiyormuş. neden sonra biraz daha bilinir olmuş. ama yine bilmeyen birçok kişi var.
edebiyatına gelecek olur isek...
romanlarında edebiyatın hemen hemen bütün imkânlarını kullanmaya çalışıyor. bilinç akışı isterseniz gümbür gümbür, leith motif derseniz gırla, geri dönüşler, şunlar bunlar hepsi bir arada. arapça ve farsça kökenli olan eski türkçeyi ve ondan da eski olan öz türkçeyi ve günümüz türkçesini bir arada kullanıyor. bu bakımdan sözcük dağarcığı oldukça geniş diyebiliriz.
eserlerinin genellikle ciddi bir havada geçmesine karşın bazen kahkaha attıracak yerleri de mevcut. psikoloji, sosyoloji, tarih, felsefe vb. alanlara oldukça hakim. ki eserlerinde bunların pırıltılarını da görebiliyoruz.
eserleri:
efendi dayının kozalakları (bu kitabının ön sözünde şaşırtıcı şeyler yazmış. yazdığı ilk roman. katıldığı yarışmadan bir ödül alamasaymış yazmayı bırakacağını söylemiş ama kendisinin de beklemediği biçimde birincilik ödülü alınca yazmaya devam etmiş. ayrıca, a.g.e ilk olduğundan ötürü pek çok eksiği olduğunu, bir ara tekrar elden geçirip düzeltmeyi aklına koyduğunu ama bunun okuyuculara saygısızlık olacağını düşündüğü için herhangi bir düzeltme yapmaktan vazgeçmiş. (bkz: samimiyet) )
yeşil çeşme (kitabın ilk baskısında adı `polika`nın yeşil çeşmesi` imiş ama yeni baskıları `yeşil çeşme` olarak çıkıyor.)
zemheri kuyusu (2005 yılında türkiye yazarlar birliği roman ödülünü almış bu roman. romanda kimi ararsanız var. bergson, fuzuli, şeyh galib, necip fazıl, peyami safa, nurettin topçu (af edersiniz, gerisi aklıma gelmedi)... can meclisi adlı bölümde şeyh galib`in bir sözü var ki okuyanı afallatır: `f harfiyle başlıyor klavyemiz` )
melengicin gölgesinde (zemheri kuyusu adlı romanın baş karakterleri olan fuat ile hayrünnisa bu romanda da varlar. romanda dikkati çekecek bir şey var: kişilerin kullandıkları bütün eşyaların markalarının adı açıkça yazıyor. ve italik olarak yazılmış ki dikkat çeksin diye. ama bunun nedeni tabi ki reklam yapmak değil. modern yaşamdaki markalaşmaya ve tüketim toplumuna vurgu yapmaya çalışmış. gündelik olarak kullandığımız eşyalara şöyle bir göz attığınızda markasız bir eşyamızın yok gibi olacağını görebilirsiniz.)
kargalar derneği (kapak arkası yazısından başka bir şey yazamayacağım çünkü okumadım daha. merak eden internetten araştırabilir.)
erlik (daha rahat bir ortamda yazmak için istanbul`dan balıkesir`e gelen bir bayan yazarın tanıştığı insanlar ve tanık olduğu olaylar üzerine kurulu roman. ek bilgi: erlik, türk mitolojisinde kötülüğün başıdır. 1. dünya savaşı sırasında gönderilen ancak adresine tam olarak 75 yıl sonra ulaşan bir mektup da var romanda. erlik`in yardımcıları körmesler ile onların karşısındakilerin, yani `arkar`ların gizli savaşları da var. bir bakıma iyi ve kötünün savaşı. bu roman bence çok değerli. okunmalı.)
kuvayı milliye`nin hazinesi (2014 yılının şubat ayında çıktı. çıkar çıkmaz alıp okumuş idim. romanın kapağına ve adına bakınca tarihi bir roman gibi görünebilir ama pek öyle sayılmaz. Balıkesir?de yaşayan insanların öyküleri ve Kurtuluş Savaşı döneminde faaliyet gösteren ?Ayın-Pe? adlı gizli örgütün hazinesine ulaşmaya çalışan kişiler var. Ayrıca romandaki karakterler arasında Süleyman Pehlivan ve İsmail Acar adlı iki kişi de var ve bunlar gerçekte yaşayan insanlar. Ve ayrıca romanda kişi olarak ?mahalle bakkalı dangalak romancı Metin Savaş? da var. Adam kendisiyle dalga geçiyor. Romanın, hatırladığım kadarıyla altıncı bölümü klasik halk hikâyesi tarzında yazılmış ve benim en çok hoşuma giden kısmı da orasıydı. Ayrıca kitabı eğer okur iseniz sonunda bir sürpriz sizi bekliyor olacak.)
metin savaş`ın yazar olarak gayet akıcı bir dili var. okurken sıkmıyor. daha da ne diyeyim bilmiyorum. şu an bir istanbul üçlemesi üzerine çalışıyormuş. ve hatta duyduğum kadarıyla birincisini bitirmiş. önümüzdeki yılın başlarında piyasaya çıkar muhtemelen. internete `metin savaş` yazıp çıkan bağlantılardan yukarıda yazdıklarımdan daha derin olarak tanıyabilirsiniz kendisini. kitaplarına yazılan yorumlar üzerinden de kitapları hakkında fikriniz olabilir.
ayrıca belirtmek istiyorum: eğer balıkesir`de yaşamıyorsanız kitaplarını kitapçılarda bulmanız çok zor. ben kendi yaşadığım ilden yola çıkarak söylüyorum tabi bunu. gittiğim hiçbir kitapçıda rastlayamadım. internetten alabilirsiniz. ki bana internetten almak daha uygun gelmiştir her zaman kitabı.
şöyle ilginç gelen bir yönü var bu yazarın: lise mezunu bile değil, zamanında Balıkesir`de, zağanos paşa camiinin karşısında bir bakkal işletmiş. Şimdi emekli olmuş. sadece okumak ve yazmakla uğraşıyor. bir de çay getirip götürüyor. yedi eseri var. altısı ödüllü. bir zamanlar oldukça içine kapanık birisiymiş. o kadar ki, yazar olup ödüller aldığını bazı akrabaları bile bilmiyormuş. neden sonra biraz daha bilinir olmuş. ama yine bilmeyen birçok kişi var.
edebiyatına gelecek olur isek...
romanlarında edebiyatın hemen hemen bütün imkânlarını kullanmaya çalışıyor. bilinç akışı isterseniz gümbür gümbür, leith motif derseniz gırla, geri dönüşler, şunlar bunlar hepsi bir arada. arapça ve farsça kökenli olan eski türkçeyi ve ondan da eski olan öz türkçeyi ve günümüz türkçesini bir arada kullanıyor. bu bakımdan sözcük dağarcığı oldukça geniş diyebiliriz.
eserlerinin genellikle ciddi bir havada geçmesine karşın bazen kahkaha attıracak yerleri de mevcut. psikoloji, sosyoloji, tarih, felsefe vb. alanlara oldukça hakim. ki eserlerinde bunların pırıltılarını da görebiliyoruz.
eserleri:
efendi dayının kozalakları (bu kitabının ön sözünde şaşırtıcı şeyler yazmış. yazdığı ilk roman. katıldığı yarışmadan bir ödül alamasaymış yazmayı bırakacağını söylemiş ama kendisinin de beklemediği biçimde birincilik ödülü alınca yazmaya devam etmiş. ayrıca, a.g.e ilk olduğundan ötürü pek çok eksiği olduğunu, bir ara tekrar elden geçirip düzeltmeyi aklına koyduğunu ama bunun okuyuculara saygısızlık olacağını düşündüğü için herhangi bir düzeltme yapmaktan vazgeçmiş. (bkz: samimiyet) )
yeşil çeşme (kitabın ilk baskısında adı `polika`nın yeşil çeşmesi` imiş ama yeni baskıları `yeşil çeşme` olarak çıkıyor.)
zemheri kuyusu (2005 yılında türkiye yazarlar birliği roman ödülünü almış bu roman. romanda kimi ararsanız var. bergson, fuzuli, şeyh galib, necip fazıl, peyami safa, nurettin topçu (af edersiniz, gerisi aklıma gelmedi)... can meclisi adlı bölümde şeyh galib`in bir sözü var ki okuyanı afallatır: `f harfiyle başlıyor klavyemiz` )
melengicin gölgesinde (zemheri kuyusu adlı romanın baş karakterleri olan fuat ile hayrünnisa bu romanda da varlar. romanda dikkati çekecek bir şey var: kişilerin kullandıkları bütün eşyaların markalarının adı açıkça yazıyor. ve italik olarak yazılmış ki dikkat çeksin diye. ama bunun nedeni tabi ki reklam yapmak değil. modern yaşamdaki markalaşmaya ve tüketim toplumuna vurgu yapmaya çalışmış. gündelik olarak kullandığımız eşyalara şöyle bir göz attığınızda markasız bir eşyamızın yok gibi olacağını görebilirsiniz.)
kargalar derneği (kapak arkası yazısından başka bir şey yazamayacağım çünkü okumadım daha. merak eden internetten araştırabilir.)
erlik (daha rahat bir ortamda yazmak için istanbul`dan balıkesir`e gelen bir bayan yazarın tanıştığı insanlar ve tanık olduğu olaylar üzerine kurulu roman. ek bilgi: erlik, türk mitolojisinde kötülüğün başıdır. 1. dünya savaşı sırasında gönderilen ancak adresine tam olarak 75 yıl sonra ulaşan bir mektup da var romanda. erlik`in yardımcıları körmesler ile onların karşısındakilerin, yani `arkar`ların gizli savaşları da var. bir bakıma iyi ve kötünün savaşı. bu roman bence çok değerli. okunmalı.)
kuvayı milliye`nin hazinesi (2014 yılının şubat ayında çıktı. çıkar çıkmaz alıp okumuş idim. romanın kapağına ve adına bakınca tarihi bir roman gibi görünebilir ama pek öyle sayılmaz. Balıkesir?de yaşayan insanların öyküleri ve Kurtuluş Savaşı döneminde faaliyet gösteren ?Ayın-Pe? adlı gizli örgütün hazinesine ulaşmaya çalışan kişiler var. Ayrıca romandaki karakterler arasında Süleyman Pehlivan ve İsmail Acar adlı iki kişi de var ve bunlar gerçekte yaşayan insanlar. Ve ayrıca romanda kişi olarak ?mahalle bakkalı dangalak romancı Metin Savaş? da var. Adam kendisiyle dalga geçiyor. Romanın, hatırladığım kadarıyla altıncı bölümü klasik halk hikâyesi tarzında yazılmış ve benim en çok hoşuma giden kısmı da orasıydı. Ayrıca kitabı eğer okur iseniz sonunda bir sürpriz sizi bekliyor olacak.)
metin savaş`ın yazar olarak gayet akıcı bir dili var. okurken sıkmıyor. daha da ne diyeyim bilmiyorum. şu an bir istanbul üçlemesi üzerine çalışıyormuş. ve hatta duyduğum kadarıyla birincisini bitirmiş. önümüzdeki yılın başlarında piyasaya çıkar muhtemelen. internete `metin savaş` yazıp çıkan bağlantılardan yukarıda yazdıklarımdan daha derin olarak tanıyabilirsiniz kendisini. kitaplarına yazılan yorumlar üzerinden de kitapları hakkında fikriniz olabilir.
ayrıca belirtmek istiyorum: eğer balıkesir`de yaşamıyorsanız kitaplarını kitapçılarda bulmanız çok zor. ben kendi yaşadığım ilden yola çıkarak söylüyorum tabi bunu. gittiğim hiçbir kitapçıda rastlayamadım. internetten alabilirsiniz. ki bana internetten almak daha uygun gelmiştir her zaman kitabı.
rusların güneye gitmek amacıyla benzer bir istektir.
hoş gelmiş,
ama pek hoş bulamamış yazardır.
esenlikler olsun.
ama pek hoş bulamamış yazardır.
esenlikler olsun.
iyi bir baba, her şeyde yanında olduğunu bildiğin bir abi/kardeş.
genellikle birbirine yakın olan kişiler arasında var olduğu söylenilen veya sanılan şeydir.
ancak ötekinden daha dar anlamda kullanılanı da vardır ki ben bunun üzerine duracağım. samimiyet, kişinin düşündüğünü veya hissettiğini yalansızca ortaya koymasıdır. mevlana `Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol` derken aynı samimiyetten söz etmiştir ve etmektedir. bununla birlikte bir türk repçisi `ağaçkakan` bir şarkısında `kötü adamların kötülüğü samimi olur` derken samimiyetin ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğini vurgulamıştır. insanların bir başkaları hakkında ileri geri konuştuğu veya yaptığı şeyleri sık sık görüyorum. en yakın arkadaşlarına bile yapanları gördüm kaç defa. bu insanlara `samimiyetsizsin, işte seninle bu yüzden görüşmek istemiyorum` dediğimde de öyle olmadıklarını söylüyorlar. o sırada da aklıma peyami safa`nın -sanırım- yalnızız adlı romanından bir söz geliyor aklıma: `insanın en kolay aldatabildiği budala yine kendisidir.`
ek: ağaçkakan`ın yukarıdaki sözü, `uyuyan adam` adlı albümündeki `köpekler ve sigara paketleri` adlı şarkıda geçmektedir.
ancak ötekinden daha dar anlamda kullanılanı da vardır ki ben bunun üzerine duracağım. samimiyet, kişinin düşündüğünü veya hissettiğini yalansızca ortaya koymasıdır. mevlana `Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol` derken aynı samimiyetten söz etmiştir ve etmektedir. bununla birlikte bir türk repçisi `ağaçkakan` bir şarkısında `kötü adamların kötülüğü samimi olur` derken samimiyetin ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğini vurgulamıştır. insanların bir başkaları hakkında ileri geri konuştuğu veya yaptığı şeyleri sık sık görüyorum. en yakın arkadaşlarına bile yapanları gördüm kaç defa. bu insanlara `samimiyetsizsin, işte seninle bu yüzden görüşmek istemiyorum` dediğimde de öyle olmadıklarını söylüyorlar. o sırada da aklıma peyami safa`nın -sanırım- yalnızız adlı romanından bir söz geliyor aklıma: `insanın en kolay aldatabildiği budala yine kendisidir.`
ek: ağaçkakan`ın yukarıdaki sözü, `uyuyan adam` adlı albümündeki `köpekler ve sigara paketleri` adlı şarkıda geçmektedir.
eğer sararmisizmaritvefotograflar adlı yazar gibi biri ise okula dair merak ettiği tek şey, okulun kütüphanesi olabilecek olan öğrencidir.
not: kişisellik katmadan gayet tarafsız bir anlam girdim. kendimi tebrik ediyorum.
not: kişisellik katmadan gayet tarafsız bir anlam girdim. kendimi tebrik ediyorum.
karşılık bulsa dahi saplantıdan kurtulamayacak olan aşktır. çünkü aşkın kendisi takıntıdır.
tehlike konusunda bir şey diyemeyeceğim.
tehlike konusunda bir şey diyemeyeceğim.
bazen pek bir zevkli olan aşktır.
benim hoşuma gider örneğin. tribi yok, dırdırı yok, şusu yok busu yok. Buraya kadar güzel. ama kendisi de yok. işte burası kötü. bazen oluşu da güzel olmayışı da. garip bir şey işte.
benim hoşuma gider örneğin. tribi yok, dırdırı yok, şusu yok busu yok. Buraya kadar güzel. ama kendisi de yok. işte burası kötü. bazen oluşu da güzel olmayışı da. garip bir şey işte.