eski türkiye sözlük

karşılıklı rıza ile ya da tek taraflı bir tasarruf eşliğinde iki kişi tarafından gerçekleştirilen şiddete dayalı eylem.

dövülmek` suretiyle şiddete maruz kalmış olan kişi.

kişinin, başka kişiler tarafından şiddete maruz bırakılması.

insanın aklını kurcalayan soru işaretlerinin peşi sıra zihinsel bir yolculuğa çıkış hali olan dalgın olma halini beraberinde getiren, zihnin bir süreliğine dışsal tüm etkenlerden kendisini soyutlayıp içsel bir kendini dinleyiş eylemini gerçekleştirmesi durumudur.

dalgınlık` sularının zifiri karanlığında kulaç atan insanın bin bir halinden birisidir.

yoğun bir düşün salınışı sökün etmektedir zihinde ve bu durumda kişi, içinde bulunduğu ortamdan zihninde sökün olan düşünsel boyuta geçerek bir süreliğine benliğinden ayrılır, gerçeklikten kopar. ne bir ses duyar ne de kareler gözbebeğinde anlamlaşır. bilinç tamamen zihinsel bir iç yolculuğa çıktığı için somutluktan sıyrılarak soyut bir alanda asılı kalır.

haliyle dalgın olma durumunda başa her bir şey gelir. ve de bunların bir çoğu `yapılmış en aptalca dalgınlık` olarak kendine, insanın dimağında yer bulur.

hem sahip olana hem de sahip olanın etrafındakilere zararı olan ve tanımı kişiden kişiye değişecek olmakla birlikte bazı durumlarda standart olan tabirdir.

sadece insan ile alakalı bir ifade değildir çirkinlik. yeşilin bağrına dikilen betonların yarattığı durum bir çirkinliktir ya da hak arayan insanların uğradıkları haksızlıklar da keza öyledir.

her şeydir ve hiçbir şeydir, çirkinlik. dedik ya efenim göreceli bir kavramdır, kişiden kişiye değişendir.

güzel`in karşıtıdır.

çirkinlik sadece fiziksel bazda olmayandır. bir de bunun ruhen, kalben ve zihniyet bağlamında belirginleşen türleri vardır.

bazen bir davranış çirkin bulunur, bazen ise bir söz ve bazen de, bir bakış dahi kimi zaman bakılana çirkin gelebilir.

her şey olabilir ve hiçbir şey olmayabilir de, çirkinlik. insanların yaklaşımlarının ve yargılarının farklılığına bağlı olarak farklılık gösterendir de aynı zamanda.

var ettiği anlamların yani cümlelerin sonuna ya yeteri kadar dilbilgisiyle yoğrulmamış olmaktan kaynaklanan bilgisizlik ile ya da umursamazlığı kendi doğası kılmış olmaktan ileri gelen özen göstermeme, dikkat etmeme, kendi bildiğini okuma özellikleri tarafından sarmalanmış olmasından sebeple, sözlüğün koyulu yazım kurallarından birisine yani; `cümle sonuna noktalama işareti koymak` dilbilgisi kuralına karşı gelen ve başlı başına kendi yazma dilini bilmeyen, yazar olma kriterlerine uymayan ve uymamakta inat etmesi neticesinde öpülmesi işten bile olmayan yazar kişisi davranışıdır.

öncelikle böyle bir yazar olunmazdır. yani; yazım kurallarından bihaber olup da sonra ben yazarım demek komiktir/komikliktir, insanı gülünç duruma düşürmektedir/düşürendir.

daha ilkokul sıralarında `türkçe` dersinde işlenen bir konu olmasından dolayı noktalama işaretlerinin, nereye neyi koyacağını yıllar sonra dahi bilemez bir biçimde gelişim göstermiş insanların türkçe özürlüsü ve türkçe dersinden başarısız insanlar oldukları yollu bir yargıya varmak gayet doğru olacaktır. yoksa bir insan ya da yazar neden bilmesi ve yapması gerekeni yani; cümle sonlarına cümlenin bitiş biçimine uygun noktalama işaretlerini koyma gereğini bilmesin ve bu gereği yerine getirmesindir ?

cümle sonuna noktalama işareti koymayanları uyaralım ve cümle sonlarına noktalama işareti koymak hususunda çok dikkatli ve duyarlı olalım.

haftanın beşinci ve son iş günüdür.

hafta sonu çalışmayanlar için belki de en sevilen gündür çünkü; cumartesi ve pazar gününün gelişinin bir nevi habercisi gibidir.

bitkibilim olarak da bilinen, biyolojinin bitkilerle ilgilenen ve bütün bitkisel yaşam biçimlerinin yapısını, özelliklerini ve biyokimyasal süreçlerini inceleyen bilim dalı. ~ana britannica~

`şirazlı sadi``nin küçük öykülerden oluşan ünlü ahlaki ve `didaktik` `mesnevi`si.

bakır ve demir sülfür yapısında mineral; önemli bir bakır cevheridir.

ışımın ölçmekte kullanılan aygıt.

güçlü bir ritme sahip 3/4 lük canlı ispanyol dansı. ~ana britannica~

istanbul boğazını ve bunun marmara denizinden karadeniz`e kadar iki yanını içine alan bölge. ~ana britannica~

latince taurus, burçlar kuşağında koç ile ikizler arasında yer alan takımyıldızı. ~ana britannica~

artiodactyla ( çifttoynaklılar ) takımının bovidae familyasının bison cinsini oluşturan, sığıra benzer, geviş getiren memeli türü. ~ana britannica~

canlıların yaşadığı sürekli enerji ve besin alışverişinin gerçekleştiği, görece ince yeryüzü ve su katmanı. ~ana britannica~

genellikle mikroskopla incelemek üzere, hastadan hücre ya da doku alınmasına dayanan tanı yöntemi. ~ana britannica~

canlıların bazı özelliklerini taşıyan yapay sistemler geliştirme bilimi. ~ana britannica~

istatistik yöntemlerinin tıp ve biyoloji alanlarına uygulanması. ~ana britannica~

bitki, hayvan ve mikroorganizma biçimindeki bütün canlıların yapısında yer alan kimyasal maddeleri ve canlının yaşamı boyunca sürüp giden kimyasal süreçleri inceleyen bilim dalı. ~ana britannica~

biyolojik süreçlerin aydınlatılmasında ve biyolojiye ilişkin sorunların çözümünde fiziksel bilimlerin ilke ve kavramlarından yararlanan bilim dalı. ~ana britannica~

bitki ve hayvanların coğrafi dağılımını ve bu dağılımı belirleyen etkenleri inceleyen bilim dalı. ~ana britannica~

tam adı ebu reyhan muhammed bin ahmet el-biruni, biruni beyruni olarak da yazılır ( d. 4 eylül 973, kas, harezm - ö. 1048 ya da 1051/52, gazne ), ortaçağın en büyük bilginlerinden biri. ~ana britannica~