ekonomik sebeplerden ötürü eskilerde kalmaya başlayan bir adettir. tatlının iyisinden alsan kilosu 100 tl'den başlıyor, kötüsü misafire ikram edilmez. en iyisi alakaya çay demlemek.
kurumsal bir firmadan herhangi bir ürün satın aldıktan sonra tanımadık numaradan gelen telefonla başlayan aşkın anketidir. daha "sizinle anket yapmayı kabul ediyorum" ya da "emiyorum" demeye fırsat bulmadan kendinizi abuk sabuk ve birbirini tekrar eden soruların içerisinde bulursunuz. yetmez bir de üstüne konuştuğunuz kişi ile gerçekleşen görüşme / anket üzerine tuşlama yolu ile bir anket daha doldurursunuz. elbette ki tüm bunlar kişiye silah zoru ile yaptırılmıyor ancak karşıdaki kişinin ekmek parası kazanma çabasına duyulan saygı sizi sabretmeye, derin nefesler almaya iter. bir hassasiyetin daha sonuna böylece gelmiş olduk.
firmaların çok önemsiyor gibi gözüküp aslında çok fazla önemsemedikleri mevzu. esasen önemsedikleri ne kadar göz boyayabildikleri, yaptıkları işi ne kadar iyi pazarlayabildikleri ve tüketicileri kendilerine ne kadar hayran bırakabildikleridir çünkü bunu sağlarlarsa size yeni bir mal satabilir, haklarında kötü konuşmamanızı sağlayabilir ve onlara yeni müşteriler edindirmek üzere sağda solda bir şeyler anlatabilirsiniz. esas mevzu para yani yoksa kim sever sizin memnuniyetinizi.
(bkz: müşteri memnuniyet anketi)
(bkz: müşteri memnuniyet anketi)
(bkz: çaylar şirketten)
(bkz: çaylar müesseseden)
bir konuyu akıl yoluyla ölçüp tartıp hesap ederek hakkında gerçeğe yakın bir yargıya varmak.
(bkz: oranlamak)
ilkokul öğrencisi olan çocuğun öğretmeninin dikkatini çekebilmek için yaptığı sesleniş. kimisi büyüse de büyümüyor ve bu hali üniversitede "hocam hocam" olarak devam ettiriyor.
yaş almasına rağmen "öğretmenim öğretmenim"den kurtulamamış olan kişi hezeyanı.
seviyorum ulan diyen kişiye verilmesi gereken yanıt. bazıları sevmeyi beceremiyor. kendi egolarının tatmin edilmesini, abuk sabuk hareketler ederek kendini ispat etme ucuzluğunu, arkadaşının sevgilisinin arkadaşına yaptığının daha üstünün kendisine yapılmasını sevmek / sevilmek falan sanıyor. sen balın iyisini, armudun çöpsüzünü ye ulan ayı.
(bkz: sen sevme ulan ayı)
mehmet barlas'ın tahtını ve bahtını zorlayan kişidir. dün karşı olduğunu bugün ölümüne savunuverir, bugün eleştiriyor gibi göründüğünü yarın ölümüne savunuverir... ve tüm bunlar sanki hiçbir şey olmamış, eleştirdiği konular düzelmiş gibi olur ve bu adam her defasında izini unutturur.
kavga ediyormuş gibi gözükerek bu durumdan rant edinmeyi anlatan deyim. bu deyimin hikayesi osmanlı döneminde eminönü - karaköy arasında yolcu taşıyan kayıkçı esnafına kadar uzanır. kayıkçılar müşteri kapmak için kürekler ile kavga ediyor gibi gözükürlermiş ancak ne hikmetse kürekler asla kayıkçıların başına denk gelmezmiş.
(bkz: kayıkçı kavgası)
kişinin haksız olduğu konuyu kapatmak ya da saptırmak için söylediği cümle.
baştan sonra uydurma bir isim. bir kere olimpiyat kelimesinin kökü ve anlamı yunanca ve yunanların geçmişi ile alakalı. bir aklı evvel de bu insanlara "siz ne bok yediğinizin farkında mısınız" dememiş. yunanların kımız şenliği düzenlemesi gibi bir şey olmuş.
sigara içmeyi sevdiği halde sigaranın ağzında acı bir tat bıraktığını söyleyen kişiler tarafından yapıldığına tanık olunan ilginç bir alışkanlık.
(bkz: kül tablasına tükürmek)
bazen "dileriz" ile biten cümle.
(bkz: üretim olanakları eğrisi)
içinde bulunulan hal ve gelecek hakkında endişeleri bulunan kişinin ettiği dua. amin diyelim, belki kabul edilir.
(bkz: allah sonumuzu hayır etsin)