pulp fiction ile anılan dusty springfield şarkısı. türkçe`ye imamın oğlu diye çevirmek mümkün.
billy-ray was a preacher`s son,
and when his daddy would visit he`d come along,
when they gathered round and started talking,
cousin billy would take me walking,
through the back yard we`d go walking,
then he`d look into my eyes,
lord knows to my suprise:
the only one who could ever reach me,
was the son of a preacher man,
the only boy who could ever teach me,
was the son of a preacher man,
yes he was, he was, oh yes he was.
being good isn`t always easy,
no matter how hard ı tried,
when he started sweet talking to me,
he`d come tell me everything is alright,
he`d kiss and tell me everything is alright,
can ı get away again tonight?.
the only one who could ever reach me,
was the son of a preacher man,
the only boy who could ever teach me,
was the son of a preacher man,
yes he was, he was, oh yes he was.
how well ı remember,
the look that was in his eyes,
stealing kisses from me on the sly,
taking time to make time,
telling me that he`s all mine,
learning from each others knowing,
looking to see how much we`d grown.
the only one who could ever reach me,
was the son of a preacher man,
the only boy who could ever teach me,
was the son of a preacher man,
yes he was, he was, oh yes he was.
sorularla duygusal bir bağ kurmaksızın gerçekleşen ve o sıralarda sinir bozucu ne varsa kafanın içinden film gibi geçmesi sonucu oluşan vakitsiz olay.
new age tarzı müzik yapan norveçli grup.
mutlu olmanın bitkisel yolu. tıbbi adı `hypericum perforatum`, halk arasındaki adı ise `binbir delik otu` dur, yapraklarındaki binlerce delikten dolayı. beş adet taç yaprağı olan sarı renkte bir çiçektir. içerdiği `hypericin` adlı etken madde depresyonda etkili bulunmuştur. avrupa ve abd`de sıkça kullanılır, eski çağlarda ise ` kötü ruhlara karşı koruyucu` olarak rağbet görmüştür. doğu ve çin tıbbında yüzyıllardır anti-depresan olarak kullanılır. hafif ve orta şiddetli depresyonda çok önemli olumlu etkileri vardır bu konuda yüzlerce tıbbi araştırma, klinik insan ve hayvan deneyleri yapılmıştır. çağımızın en büyük sorunu stresle baş etmek için etkin bir yardımcıdır. `seratonin` adı verilen `mutluluk hormonu` seviyelerinde artış sağlar. uzun vadede ruhsal bunalıma ve dengesizliğe bağlı aşırı yemek yeme isteğini de kontrol altına alır. üstelik antidepresan ilaçların sebep olduğu, kilo ve iştah problemleri, uykusuzluk, seksüel problemler ve konsantrasyon sorunu gibi yan etkilere sebep olmaz.
johanne greenberg`in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı kitaptır. deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: deborah, kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duysuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sığınmıştır. iki dünyanın çatışmaya başlaması, deborah ın akıl hastanesine düşmesine neden olur. bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla, toplumun kurtarma operasyonu başlar. akıl hastalarının gizleri üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.
iki dünya arasında gidip gelen deborah`a doktorunun söylediği bir unutulmaz bir cümle vardır kitapta: bu dünya hiç de güllük gülüstanlık bir yer değil.öye olsaydı çok sıkıcı olurdu zaten. ben asla sana gül baçesi vaadetmedim sadece sana zorluklarla savaşmayı öğretebilirim.
iki dünya arasında gidip gelen deborah`a doktorunun söylediği bir unutulmaz bir cümle vardır kitapta: bu dünya hiç de güllük gülüstanlık bir yer değil.öye olsaydı çok sıkıcı olurdu zaten. ben asla sana gül baçesi vaadetmedim sadece sana zorluklarla savaşmayı öğretebilirim.
bir mirkelam şarkısı;
güneşin battığı yerdeyim
mümkün değil sana dönmem
biz olmuyor sen olmadan
kovulmuşuz bu dünyadan
mutluluğu ararken hayatım boyunca
geldiğim yer başladığım nokta
gönülde taş gül kaldırımda
ağlamayı sor bir yağmura
sırılsıklam bir de bana
mutlu olmak istiyorum
artık gülsün şu yüzüm
tanrım ben insan değil miyim
mutlu olmak istiyorum
sevmek benim de hakkım
yok mudur bir yenisi şu kaderin
güneşin battığı yerdeyim
mümkün değil sana dönmem
biz olmuyor sen olmadan
kovulmuşuz bu dünyadan
mutluluğu ararken hayatım boyunca
geldiğim yer başladığım nokta
gönülde taş gül kaldırımda
ağlamayı sor bir yağmura
sırılsıklam bir de bana
mutlu olmak istiyorum
artık gülsün şu yüzüm
tanrım ben insan değil miyim
mutlu olmak istiyorum
sevmek benim de hakkım
yok mudur bir yenisi şu kaderin
steven spielberg`ün ülkesindeki ırkçılığa değindiği ilk filmi. 20.yüzyılın ilk yıllarında güney amerika`da geçiyor. celie (whoopi goldberg), babası tarafından hamile bırakılmış genç ve naif bir genç kızdır. köle olarak yaşadığı çiftlikte ilk ergenlik yıllarını geçiren ve hayatı burada tanıyan genç celine`in 14 yaşından 44 yaşına kadar yaşadıklarını anlatan `mor yıllar` başrol oyuncusu whoopi goldberg`e en iyi kadın oyuncu dalında altın küre kazandırmıştır.
kelimelere dökmenin ve kategorize etmenin zor olduğu birtakım insanlık, yalnızlık ve ruhdaşlık hallerini anlatma çabasında olan; yaşı ilerlemiş bir aktör ile ne yapacağını bilemeyen ve tüm sorunlarını erteleyen kafası karışık bir genç kız arasındaki duygusal yakınlaşma (aşk mı arkadaşlık mı orası muallakta) üzerine kurulu bir film.
dünyaca ünlü iranlı yazar sadık hidayet in başyapıtıdır. dilimize behçet necatigil tarafından kazandırılılan bu başucu kitabı ne yazak ki ülkemizde pek fazla bilinmemektedir.
kendini bulmanın tek yolunun bireyin adından, ailesinden, sorumluluklarından uzaklaşıp, tanımadığı bir yerde yeni bir hayat kurması öğretisi gereği yapılan-bilet parası bulunmayanların yalnızca içsel olarak eşlik ettiği- seyahat. merak edilen nokta şu ki neden iskandinav ülkeleri ya da başka bir ülke değil de hindistan.
psikiyatrislerin, psikologların, tekeldekilerin ve mezarcıların ekmeğiyle oynaması muhtemel eylem.
viktor frankl`ın sosyal psikoloji alanındaki kitabıdır.
--- insan, savunma mekanizmaları için yaşamaz, tepki oluşumları uğruna ölmez. ama insan, bir anlam için yaşar, bir dava uğruna ölebilir. insan, doğası gereği ve doğuştan gelen bir güdüyle anlam yönelimlidir. anlam arayışının engellenmesi, `varoluşsal bir boşluk` yaratır.
frankl, bu kitabında, `kitle nevrozu` boyutlarına ulaşan varoluşsal boşluğu gözler önüne seriyor ve bugünün mekanikleşmiş, insansızlaşmış psikoloji ve psikoterapisini yeniden insanlaştırmak gibi bir iddiayla yola koyuluyor.---
--- insan, savunma mekanizmaları için yaşamaz, tepki oluşumları uğruna ölmez. ama insan, bir anlam için yaşar, bir dava uğruna ölebilir. insan, doğası gereği ve doğuştan gelen bir güdüyle anlam yönelimlidir. anlam arayışının engellenmesi, `varoluşsal bir boşluk` yaratır.
frankl, bu kitabında, `kitle nevrozu` boyutlarına ulaşan varoluşsal boşluğu gözler önüne seriyor ve bugünün mekanikleşmiş, insansızlaşmış psikoloji ve psikoterapisini yeniden insanlaştırmak gibi bir iddiayla yola koyuluyor.---
vahşi kapitalizmin ingilizce tasviri.
hayatta bir türlü dikiş tutturmayı başaramayanların hastalığıdır.
ingiliz edebiyatının olmazsa olmazlarından, en çok karşı çıktığı şey pornografi olmasına karşın kaderin cilvesine bakın ki eserleri pornografik bulunduğundan yıllarca yayınlanamamıştır.
emin igüs`ün yorumuyla bir başka güzel bir karadeniz türküsü.
dereler akar gider
taşları yıkar gider
bu dünya bir pencere
her gelen bakar gider
dere akar bulanık
köpüğünden alalık
ha bu ışıklı dünya
oldu bize karanlık
gidelim değirmene
öğütelim unları
güneşe çevirelim
bu karanlık günleri
dereler akar gider
taşları yıkar gider
bu dünya bir pencere
her gelen bakar gider
dere akar bulanık
köpüğünden alalık
ha bu ışıklı dünya
oldu bize karanlık
gidelim değirmene
öğütelim unları
güneşe çevirelim
bu karanlık günleri
tercümex`in tescillenmiş sloganıdır. sessiz sedasız işini yapan ama yine de kıymeti bilinmeyen çevirmenlerin ne kadar önemli olduklarını ifade etmesi bakımından sevindiricidir. kim bulduysa helal olsun denilesi ifade.
bir adger allan poe şiiridir.
alnına konsun bu öpüş!
ve, şimdi senden ayrılırken,
itiraf edeyim ki-
günlerimi bir düş
sayarken yanılmıyorsun;
ama, umut gitmişse uzaklara
bir gece ya da bir gün
bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın
fark eder mi bu yüzden?
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz
yalnızca bir düş içinde bir düş.
kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının
haykırışları içinde duruyorum:
ve altın kum taneleri
tutuyorum avucumda-
ne kadar az! ama nasıl da
süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlerine
ben ağlarken - ben ağlarken!
ah tanrım! daha sıkı
tutamaz mıyım onları?
ah tanrım! tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız
dalgadan?
bir düşün içinde bir düş mü
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?
alnına konsun bu öpüş!
ve, şimdi senden ayrılırken,
itiraf edeyim ki-
günlerimi bir düş
sayarken yanılmıyorsun;
ama, umut gitmişse uzaklara
bir gece ya da bir gün
bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın
fark eder mi bu yüzden?
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz
yalnızca bir düş içinde bir düş.
kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının
haykırışları içinde duruyorum:
ve altın kum taneleri
tutuyorum avucumda-
ne kadar az! ama nasıl da
süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlerine
ben ağlarken - ben ağlarken!
ah tanrım! daha sıkı
tutamaz mıyım onları?
ah tanrım! tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız
dalgadan?
bir düşün içinde bir düş mü
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?
ingvar ambjornsen`in adını yeraltı edebiyatı tarihine altın harflerle yazdıran kitabı.
işte kitabın dilinden beyaz zenciler;
mahkum edildiğimiz rezil, yoz tv dizilerine benzeyen hayatlardan; eğitim, kariyer, başarı ve benzeri cüce düşüncelerden nefret ederler... beyaz zenciler sevgi edebiyatı yapmazlar, severler...
beyaz zenciler gerçekten düzen karşıtıdırlar, tüm ideallere ve ideolojilere karşı ihanet içindedirler... onlar toplum dışına atılmamışlardır, orada, `imkansızın kıyısında öfkeli ve eğri bir hayat` yaşamayı seçmişlerdir...
işte kitabın dilinden beyaz zenciler;
mahkum edildiğimiz rezil, yoz tv dizilerine benzeyen hayatlardan; eğitim, kariyer, başarı ve benzeri cüce düşüncelerden nefret ederler... beyaz zenciler sevgi edebiyatı yapmazlar, severler...
beyaz zenciler gerçekten düzen karşıtıdırlar, tüm ideallere ve ideolojilere karşı ihanet içindedirler... onlar toplum dışına atılmamışlardır, orada, `imkansızın kıyısında öfkeli ve eğri bir hayat` yaşamayı seçmişlerdir...
isminin fitnat kısmını genelde kullanmayan, öğrencilerle konuşurken suratına anlam verilemeyen alaycı bir ifade takınan ve bu sebepten öğrencileri dersten soğutan edebiyat fakültesinin aşamamış öğretim üyesi.
lise hazırlıktan üniversite son sınıfa kadar geçen süre içinde bir tek ``ich bin peter`` deme yetisine sahip olabilme sorunsalı.
`küba``lı bir besteci tarafından yapılan ve bütün dünya çocuklarına adanmış ninnidir. `mercedes sosa` ve `victor jara` ile bir çok koro ve sanatçı tarafından da söylenmiştir.
1933 `urfa` doğumlu öykücü. özellikle güneydoğu ve almanya gurbeti ile ilgili muhteşem öyküler yazan kişidir. `kara çarşaflı gelin`, `bedrana`, `reşo ağa` ve `kaçakçı şahan` filmleştirilmiş öykülerindendir. 1998 yılında vefat etmiştir.
komün halinde yaşayan fiskos masaları. girift ve cambaz masalardır kendileri.
başkalarının zenginliğinden fazlaca söz etmenin gereksizliğini belirtmek için söylenen bir söz.