bir ahmet hamdi tanpınar romanı.
ruh adam adlı romanını dokuz (9) kez okutmuş edebiyatçıdır. hem de öldükten otuz beş yıl sonra. aynı zamanda `ben sanatçının sadece eserine bakarım yeeaaa` diyen birçok insanın samimiyetsizliğini ortaya koyup `o adam ırkçı, tu ona, okunmaz o` dedirtmiş bir düşünce önderidir.
söver gibi oluyor biliyorum ama ne yapayım yahu, kaç kere açıp izledim şu klibi ama aklıma hep ajdar geliyor. lütfen bu başlığı görüp de açıp izlemeyin. uzun zaman sonra herhangi bir yerde denk gelirse öyle izleyin. yoksa sizin de aklınızda böyle bir izlenim oluşabilir. yok illa şimdi izleyeceğim diyorsanız aha bağlantı:http://www.youtube.com/watch?v=pL7KWtD4s6Q
tanım: izleyicinin psikolojisini bozan durum.
tanım: izleyicinin psikolojisini bozan durum.
andrew shaffer`ın ntv yayınlarından çıkan kitabıdır. içinde eski yunan`da yaşamış filozofların bile küçük hikayelerini barındırır.
Kırk üç yaşında iken bir partide on yedi yaşındaki bir kıza aşık olup ona çiçek yerine üzüm salkımı veren filozoftur. oldukça karamsardır. kadınları pek -belki de hiç- sevmez ve oldukça çirkindir. sözü edilen partide üzüm salkımı verdiği kız, olaydan sonra `üzümleri istemedim, çünkü yaşlı schopenhauer onlara dokunmuştu` demiş (bkz: aşkta kaybeden büyük filozoflar) (bkz: andrew shaffer) `aşkın metafiziği` adlı eserinde, (yanlış hatırlamıyorsam) `aşk` üzerine yüzyıllar boyunca edebiyat yapıldığını, müziklerde bundan yaralanıldığını ancak aşkın hiçbir zaman felsefe alanına dahil edilmemiş oluşunu garip bulduğunu söylüyordu. toplumdan soyutlanmışlık ve yalnızlık üzerine çok güzel aforizmaları da vardır. bunlardan biri: `insanın içinde ne kadar çok şey varsa başkalarından o kadar az şey ister.`
yenmeyip çöpe atılan ekmekleri kedi köpek yiyeceği zaman ekmeğin üzerine kokusu sinsin de onlar da yediğinden zevk alsın, diye düşünülerek tasarlanmış torbadır. tamamen iyi niyet yani. hayvanları düşündüklerinden.
pek küçük sayılmasa da habersizce adrese gönderilen peyami safa roman setidir. abim göndermişti birkaç yıl önce. annem ona, araba alsaydın bu kadar sevinmezdi, demiş. gerçekten araba alsaydı o kadar sevinmezdim.
1989 ankara doğumlu türk repçisi. rep denince akla gelenin söz olarak da müzik olarak da oldukça dışında parçalar üreten bir müzisyendir. aynı zamanda no call `recently`, roadside.picnic, üvey, sadece bu yeterli değil gibi projelerde farklı isimlerle oldukça değişik ve güzel parçalar sunmaktadır. sözcüklerle oldukça oynar. çoğunlukla kurduğu cümleler anlamsız gibi gelebilir ama içinde bir anlam barındırır. `kötü adamların kötülüğü samimi olur.` sözünün sahibidir (bkz: samimiyet) eskişehir`de kimya mühendisliği okuyormuş ama bildiğim kadarıyla okulla ilgilenmeyi bırakmış. yeni çalışmalarını dört gözle bekliyoruz.
saçma sapan bir dizi ise `hayvanlardan daha değersiz olduğunuz için asıl zararı size veriyoruz` alt iletisi içeren sözdür.
sözlüğün patronu. geçen günlerdeki bir konuşmamızda `hepimiz patronuz` dese de kendisi daha bir patrondur. ayrıca samimi bir insandır. güzel sohbetler edilecek kadar nitelikli bir insandır.
`Allah için bağırın lan Alah`ını siktiklerim!` diye bağıran bir amigoları olan taraftar grubu.
böyle bir şeyin gerçekten olup olmadığından emin değilim çünkü birkaç kişiden duydum. ama varsa da şaşırmayacağım. aşağıda maç oynanırken tribünde mangal yakan bile var. adana burası, garip bir memleket.
böyle bir şeyin gerçekten olup olmadığından emin değilim çünkü birkaç kişiden duydum. ama varsa da şaşırmayacağım. aşağıda maç oynanırken tribünde mangal yakan bile var. adana burası, garip bir memleket.
kapitalist düşüncenin söylemlerinden biri. yapma, çünkü yapılmışı var. düşünme, çünkü düşünülmüşü var.
göktürk/orhun yazıtlarına bakıldığında en güzeli bulunabilecek olan güzelim Türkçenin melezleşmemiş hali. `öd Tengri yaşar. kişioglı kop ölgeli törümiş` sözünü Türkiye Türkçesine çevirdiğimizde sessel değeri birazcık bozuluyor, yitiyor gibi geliyor bana.
Türkiye Türkçesi: `Zamanı Tanrı yaşar. Kişi oğlu hep ölümlü türemiş.` Kül Tigin Yazıtı, Kuzey Yüzü, 10. Satır.
Türkiye Türkçesi: `Zamanı Tanrı yaşar. Kişi oğlu hep ölümlü türemiş.` Kül Tigin Yazıtı, Kuzey Yüzü, 10. Satır.
babaya zorla yüzüncü yıl forması aldırmaktır. gerçi bunu diğerleri de yapıyordur ama şu yaşıma geldim, babamdan ısrarla istediğim tek şey beşiktaş forması idi. şimdi ise teknik bilgi olmasa takımda kaç oyuncu olduğunu bile bilemeyecek haldeyim. yaşam koşulları.
genelde sözcüğün türkçesi kullanılmayıp "tercih etmek" üzerinden kurulan tümce.
halk arasında sigaraya verilen bir ad.
çok da büyütülmemesi gerekendir. insan unutabilir, doğaldır. ha ben 3 yıl önce ayrıldığım sevgilimin doğum gününü bile hatırlıyorum, orası da ayrı tabi. (u: yok gülücük mülücük)
Kurban`ın davulcusu Burak Gürpınar`ın oyuncu kadrosunda yer aldığı film.
Ahmet Hamdi Tanpınar`ın sıkça üzerinde durduğu soyut kavramdır.
Siyasallığa bürünmesiyle birlikte diğer ideolojiler gibi özünden sapmış, saçma sapan bir düşünce biçimi haline gelmiş olan ülküdür.
`azeri` adında bir toplum/ırk olmadığı için olmayan dildir. sözü edilen topluluk, azerbaycan türkçesi ile konuşur.
telefonda şifre yazdıktan sonra `tamam`a dokunmadan basılınca da `tamam` işlevini gören tuş.
`yalnızlığın, ona alışanlara verdiği teselli, ispirtonun düşkünlerine verdiği teselliden çok daha kuvvetli ve derindir. ben bunu bilirim. ben kimsesizliğin hudutsuz açık denizlerinde avare yüzmesini bilirim. ben umman dalgalarının başımın üstünde kudurarak haykırdığı geceler sabahlara kadar nefesim kesik, göğsüm tıkalı, gözlerim kapalı durmasını bilirim.` sözlerinin sahibidir.
hangi romanında geçtiğini hatırlamıyorum. `bir tereddüdün romanı` ya da `sözde kızlar`da geçmiş olması muhtemel. ama yıllar öncesinden aklımda kalmış bir sözdür. bu sözleri ilk okuduğumda o an kitabı bırakıp art arda bilmem kaç sigara içtiğimi hatırlarım. o gece çarpmıştı beni bu kitap.
hangi romanında geçtiğini hatırlamıyorum. `bir tereddüdün romanı` ya da `sözde kızlar`da geçmiş olması muhtemel. ama yıllar öncesinden aklımda kalmış bir sözdür. bu sözleri ilk okuduğumda o an kitabı bırakıp art arda bilmem kaç sigara içtiğimi hatırlarım. o gece çarpmıştı beni bu kitap.
türk edebiyatının gelmiş geçmiş en sağlam yazarlarından biridir. kadınlardan çekmiş olsa gerek ki romanlarında hep rahatsız edici bir kadın tipi bulunur. toplumun batılılaşmaya ayak uyduramadığını, yanlış anladığını yazar genellikle. `yalnızız` adlı romanda samim karakteri aracılığıyla kurduğu `simeranya` muhteşemdir. `dokuzuncu hariciye koğuşu` adlı romanda `dünyanın hiçbir nüzhet`i yalan söylememelidir` diye bir söz geçer ki, beni benden alır hâlâ.
göktürk alfabesinde `ü` ve `ö` sesleri aynı tamga ile gösterildiği için `türük` olan adın seslilerinin `ö` harf ile okunuşudur. ama yanlıştır orası ayrı. macarcaya da lafım yok.